Dostoyevski. Belki de dışarıdan bakıldığında sıradan ve normal olan ne varsa hepsini yerle bir ettiği için hiçbir zaman bitmeyecek bir içsel mücadelenin yazarıdır o. Kendisini toplumun ve toplumsal yaşantının parçası olarak göremeyen elitlere kafa tutmuş, küçük insanın küçük dünyasının görünmeyen yüzündeki büyük sarsıntıları olabilecek en insani biçimde açığa çıkarmıştır.
“Hıyânet-i vataniyye” barışa karşı da kullanışlı, tarihi bir enstrüman. Ama vatan haini yaftalamasının 21. Yüzyıl’da da popüler olması, “sınır tanımayan” bir çılgınlığa, pervasızlığa ulaşması her ülkeye “nasip” olmamış. Dile öyle kolay pelesenk edilmiş ki sahadan sahaya bulaşıyor. Artık, şimdi onun da adı konulmalı. Adlı adınca: Vatan hainliği yaftalaması bir “hakaret suçu” filan değil en kapsamlı, bulaşıcı nefret suçudur. Tepeden tırnağa meşrulaştırılan bir nefret suçu…
Boeing'in Starliner uzay aracı ile 6 Haziran'da uzaya giden iki NASA astronotu, 9 aydan fazla süredir uzayda mahsur.
SpaceX'in Falcon 9 roketi, dört yeni astronotu...
Geçmişin sorunlarının çözümü zaman alacak, barışın ardından da muhatap olacağımız muhtemel problemleri göz önüne almalıyız fakat ‘barış ihtimalinin ıskalanmaması’ kaydını aklımızda tutarak. Çünkü öncelikle ihtiyaç duyduğumuz bir başka şey var: Barış süreci başarıyla sonuçlanmalı. Hakikati hakkıyla konuşmak bize bir barış mesafesinde.
Trump, İsrail lobisine verdiği sözü tuttu ve Filistin gösterilerine katılan yabancı öğrencileri sınır dışı etmek için düğmeye bastı. Trump’ın ilk kurbanı Columbia Üniversitesi öğrencisi Filistinli Mahmut Halil. Halil’in Yeşil Kartı sadece Filistin gösterilerine katıldığı gerekçesiyle iptal edilebilir. Mahkemeler Halil’in sınır dışı edilmesini onaylarsa, Trump ve İsrail lobisi el ele Amerikan üniversitelerini yerle bir edecek. Göçmen polisleri şimdiden Columbia’nın öğrenci yurtlarında ellerinde ihbar listeleriyle yabancı öğrenci avına çıktı bile. Trump’ın akademik özgürlüklere yönelik bu sistematik saldırısına Columbia ile başlamasının ise özel bir sebebi var.