Bir başkanın -yani doğrudan hükmeden birinin- kabul edilemez nitelikteki sözlerini alttan alırken henüz adaylık dahi sıfatını kazanmamış birinin sözlerine karşı heyheylenmenin, ne bir yararı var, doğrusunu isterseniz ne de bir anlamı.
Aradan geçen yüz yıla rağmen kadın-erkek ilişkisindeki sorunların birçoğu aynı. Erkek egemen söylem de kadınların hak arama hedefleri ve uğradıkları baskı da çok değişmemiş. Prof. Dr. Serpil Çakır’ın “Osmanlı Kadın Hareketi” (Metis Yayınları) isimli kitabını okuyorum. Yüzyıl öncesinin satırlarını aktarıyorum:
Etyen Mahçupyan’a göre, CHP içinde ‘hareket’ başlatanların “artık partide anlamlı görevlere gelme ihtimali çok zayıf. Dolayısıyla, doğal algılanan bir tasfiye sürecine 'yem' olmamak ve siyasette kalmak isteyen CHP'lilerin şu an ortalığa dökülmesi şaşırtıcı değil.”
CHP, belirgin özelliği İslamofobik katı laikçilik olan; bütün demodeliğine karşı eşsiz bir ironiyle kendisini “çağdaş” olarak tanımlayan bu ideolojik versiyonun prangalarından kurtuldukça, demokratik bir muhalefet aktörü olma yoluna girdi. Bu durum doğal olarak, kendi katı ideolojik önyargılarını mutlak siyasi doğrular olarak gören çevrede benlik kaybı duygusunu tetikledi. Kemalist saflığın deforme edildiği, İslamcılığın arkasına takılındığı söylemi tedavüle sokulmaya çalışıldı.
Biden’ın sorumsuz sözlerinden hareketle, muhalefet partilerinin demokratik seçimler dışında herhangi bir yola sapmayacaklarına dair iktidara taahhütte bulunmalarını beklemek hem haksızlık, hem de olağanüstü saçma bir talep.