Fransa’da yirmi yıl önce harlanmaya başlayan Müslüman antipatisinin bugün ulaştığı boyutların bütün faturası, başta başörtüsü olmak üzere Müslümanlara karşı uygulanmak istenen yasakçı politikalara karşı çıkan özgürlükçü kesimlere çıkartılıyor. Onlara ‘İslamogoşist’ deniyor. Onlar, Fransa’nın yetmez ama evetçileri!
Öyle görünüyor ki bu öfke bugün bir yol ayrımına gelmiş durumda. Hata neredeydi sorusu “ustalıkla” sorulmuş bir soruydu ve Müslümanların kendilerine bakmalarını engelleyici bir yan da taşıyordu. Nesnel nedenleri ima ediyordu ve öznel ya da içsel, zihinsel nedenleri dışlıyor, uzaklaştırıyordu. Soru, kimin ya da neyin hatası değildi çünkü, hata neredeydi, buna göre, cevap da orada bir yerlerdeydi ama bulunamıyordu, durmaksızın aranıyordu bu yüzden.
“Yalanım varsa, şu ışığa kör bakayım” derdi, abajuru göstererek. Yahut “O ocak gibi sönüp sönüp yanayım”, “Şu pirinç gibi dert dökeyim”. Elindeki bardağı sallayarak, “Bu çay gibi kanım aksın”... Yeminleri şu ışığa, bu çaya, o pirince değdiği an elle tutulur bir nitelik kazanıyordu sanki.
BBC Türkçe’de yayımlanan kapsamlı Charlie Hebdo değerlendirmesinde, derginin bugüne kadar Hıristiyanlık ve Yahudilik de dahil olmak üzere inanç alanına yönelik sert mizah anlayışı etrafındaki tartışmalara yer veriliyor. Bir görüşe göre Charlie Hebdo, Fransa’da devrim öncesi Marie-Antoinnette'i ağır dille eleştiren "skandal broşürler" geleneğinin bugünkü temsilcilerinden biri. Makaleyi Serbestiyet okurlarının dikkatine sunuyoruz.
1997’de kürsüden okuduğu için Recep Tayyip Erdoğan’ın cezaevine girmesine neden olan ünlü şiirin şairi konusunda yıllar önce yapılan bir hata yüzünden bitmek bilmeyen bir kargaşa yaşanıyor. Bu kargaşanın son kurbanı Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi oldu.