“Teldeki bir kuş gibi /gece yarısı korosundaki sarhoş gibi /özgür olmayı denedim /Bir bebek gibi, ölü doğmuş /boynuzlu bir canavar gibi /bana ulaşan herkesi parçaladım.”
15 Temmuz şerrinden bir hayır çıkarmak mümkündü. Lakin iktidar, muhalefeti bastırarak ve “istediği kararları veren tek kişilik bir hükümet” modeli kurarak, bu çok kıymetli tarihi fırsatı heba etti. Yazık oldu!
Tüm zamanların olmasa da, pandemi sonrası dönemin en büyük kalabalığıydı Ayasofya’daki cuma namazı. Diğer vakit namazlarını içeride kılmak isteyenlere yatsıya kadar yeşil ışık yanmadı. ‘First class’ cuma cemaatini korumak için gösterilen hassasiyet, mabeddeki tarihi eserlerin çoğuna gösterilmedi.
Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkılması gerektiğini anlattığı konuşmasıyla bugünlerde Türkiye’deki İslami çevrelerde oldukça popüler.
Sosyal medyada, WhatsApp gruplarında hızlıca yayılan konuşmasında...
Ayasofya’nın müze olduğu yıllarda Türkiye’de dindarlık ve İslamcılık yükselişteydi, Ayasofya cami olarak açılırken ise hem siyaseten hem de sosyal olarak heyecanını kaybetmiş, inişe geçmiş bir muhafazakarlık ve İslamcılık var.