Solnit için de yürüme, hayatın içindeki her şeyle ilgilidir ve bu nedenle her şeyin içinde mutlaka var olan bir eylem biçimidir: “Din, felsefe, çevre, kent politikaları, anatomi, alegori ve aşk acısı diyarlarına kolayca girip çıkan yürüme, dünyanın en tanıdık ama aynı zamanda en karmaşık şeyidir.”
Yarın gidiyorsun ablam, dedi sonra. Keşke ben de senin gibi istediğim yere istediğim zaman gitsem. İstediğim yere gidebiliyor muydum? Nurşen, dedim biliyor musun istediğim hiçbir yere gitmedim ben, istediğim hiçbir işi de yapamadım. Hayretle yüzüme baktı. Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum.
Tam alıp başını gidecekken, yokuştan ağır ağır çıkan, hasır şapkalı, pardesülü adam, elindeki köylü sigarasından kuvvetli bir nefes çekip, soracak sana: “Hemşerim, nereye?” “Bi bilsem, bi bilsem” diyeceksin. Durup… Belki de bir daha hiç geri dönmeyecek, seni bir daha çağıramayacak “son kuşlar”a bakacaksın.
Rilke uzmanları, Rilke’nin şair olmasında da, kadınlardan kaçan o ince ruhunun dünya acısıyla baş edemeyip yalnızlığına sığınmasında da annesinin etkisinin olduğunu söylüyor. (…) Anne daha şaşalı ve seçkin bir yaşamı olduğunu çevresine kanıtlamak uğruna oğlunun yoksul yaşamasına izin veriyor.