Kılıçdaroğlu, kardeş parti saydığı Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin “iki devletliliği savunmak ayrılıkçılıktır, Türkiye’yi de felakete sürükler” tezlerini duymazdan geldi, Erdoğan ile hamaset yarışına soyundu ve onun Kıbrıs politikasını kutsadı. Erdoğan mağduru Mustafa Akıncı ile görüşmek için randevulaştı, sonra hiçbir izahta bulunmadan randevuyu iptal etti.
18 Haziran’daki İran cumhurbaşkanlığı seçiminde en güçlü dört adaydan üçü Anayasa Korucular Konseyi’nden onay alamayınca geriye tek güçlü aday olarak aşırı muhafazakâr Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi kaldı; onun da sandıkta halk tarafından onaylanması bekleniyor. Onay alan yedi adaydan biri olan eski İsfahan valisi Mihralizade bir İran Türkü. İlk TV tartışmasında Reisi’yi “Ülkemizde Azerice konuşanlar yok, Türkçe konuşanlar var” diyerek düzeltti.
KKTC'de temaslarda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 25 yıl önce suikast sonucu öldürülen gazeteci, "Kıbrıs'ın Uğur Mumcusu" Kutlu Adalı'nın ailesiyle görüştü. Soruşturmanın yetersiz olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Sağlıklı bir soruşturma yapmak ve sonuç almak artık Türkiye’deki ve Kıbrıs’taki siyasetçilerin ve savcıların namus borcudur” dedi.
Bakmayın şimdi her yerde karşınıza çıkan Şenol Güneş güzellemelerine… Şöyle bir 10 yıl öncesine gittiğinizde, Güneş’in toplumun geniş bir kesiminin gözünde neredeyse bir ‘nefret objesi’ olduğunu görürsünüz. Bu size inanılmaz gelebilir, inanmayan Google’a baş vursun. Aşağıdaki Şenol Güneş portresi o günleri anlatıyor, bundan 12 yıl öncesini… Türkiye’deki “Şenol Güneş nefreti”ni “taşra nefreti”nin futbol alanındaki tezahürü olarak tanımladığım “’Taşra nefreti’nin paratoneri” başlıklı portreyi hatırlamanın ve utanmanın zamanıdır. (Aktüel, 23 Mayıs 2009).
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek, Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’e konuştu: "Ortalıkta siyasetçilerin araçlarına çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait. Bunu görmezden gelebilir misiniz?”