GÜNÜN YAZILARI

Kesk û Sor û Zer: İnat, Umut, Futbol

Menfi yüzüyle futbol ayrımcılıkları körükleyebilir, çatışmaları derinleştirebilir, birlikte yaşamaya dair değerleri örseleyebilir. Ne yazık ki Amedspor hep bu menfi yüzünün acılarını çekti. Ancak futbolun çoğulcu ve kapsayıcı bir birlikte yaşam kültürüne dayanak olabilecek müspet yüzü de vardır. Eğer barışçıl bir anlam yüklenirse futbol, farklı kimliklerin bir arada yaşama iradelerini güçlendirebilir.

Boş tencere götürmüyor ve uzayda bir Türk

TOGG, İHA, SİHA, Kaan ve uzaydaki Türk, “ruhsuz dünyaya bir ruh, müşküldeki insana bir iç çekiş” oluyor. Bunlar asırlardır aşağılanmanın karşısında bir diklenme fırsatı. Onun için atılan her oy, ezilmişliğe vurulan sanal darbe oluyor… Geniş kitlenin bu tepkisini asla anlamadılar. Anlamadıkları için de yenilginin faturasını, seçmene kestiler. Hem de elit olamayanın elitist snobluğuyla…

Kürt Memet şimdi de sandığa mı?

Seçim öncesi Zana’dan, Demirtaş’tan, Türk’ten gelen AK Parti’ye, Erdoğan’a diyalog eli uzatan, yeni bir çözüm süresinden çıkışlar Batı’daki muhalifleri çok kızdırıyor. Bırakın da Kürt siyasetçiler ellerindeki siyasi ve demografik gücü hazır seçim ortamı varken pazarlık yapmak, sorunlarını çözmeye çalışmak, iktidarla diyalog kurmak için kullansın. Muhalifler bencilliği, Kürtleri iktidarla mücadele saflarının en önüne çağırmayı bırakmalı. Bu kez Kürt Memet nöbete çağrılmamalı.

Otoriterlikten çıkışın formülü İstanbul mu?

Muhaliflerdeki genel duygu hâli, İmamoğlu’nun Erdoğan otoriterizmini sınırlandırma gücüne sahip yegâne kişi olarak düşünülmesinden kaynaklanıyor. Peki, İstanbul’u bir kenara bıraktığımızda bu gerçekten bizim için siyaseten “faydalı” ve “iyi” olan mı? Muhalefetin; siyasetsizlik, politikasızlık, gelecek tahayyülü sunamama düzleminde iktidarla yarışmak için bulduğu tek formül “Erdoğan’ın hakkından gelebilecek kişi” seviyesinde gözüküyor. Siyasi kültürün tekçiliğe yönelmesi bunun köprüden önce son çıkış olmasına sebep olmuyor. Bu kültür devam ettikçe bütün çıkışlar dönüp yeniden aynı köprüye bağlanıyor.
- Advertisement -

ABD’nin İsrail çıkmazı: Kim, kimin içişlerine karışıyor?

Geçen hafta Senato Çoğunluk Lideri ve ABD’nin en üst düzey Yahudi devlet görevlisi New York Senatörü Chuck Schumer, Netanyahu’ya istifa çağrısı yaptı, Netanyahu ve radikal sağcıları iki devletli çözüme engel oldukları için Hamas’a benzetti. Bugüne kadar Washington’daki en sıkı İsrail destekçilerinden biri olan Chuck Schumer’in bu çıkışı İsrail’i öfkelendirdi. İsrail tepkisini “ABD, içişlerimize karışmamalı.” diyerek gösterdi. İsrail, hem Amerikalıların vergilerinden elde edilen milyarca dolarlık askeri yardımlarla korkunç bir katliam yürütüyor hem de Amerikalıların kırk yılda bir yaptığı küçücük eleştirilere dahi tahammül edemiyor. Üstüne üstlük İsrail ile iyi ilişkilerin korunması için kurulan lobi örgütü AIPAC, İsrail’i eleştiren bir avuç Kongre üyesinin siyasi kariyerlerini bitirmek için 100 milyon dolarlık bütçe dahi ayırdı. Netanyahu’nun Obama döneminde adeta Amerikalı bir ana muhalefet lideri gibi ABD siyasetine müdahale ettiği günlerin anısı ise hala taze. Dürüstçe sormak lazım: Esas kim, kimin içişlerine karışıyor?

En Son Çıkanlar