GÜNÜN YAZILARI

Erkek… Narin’i öldüren zihniyet ve aile içi şiddet

Narin Güran cinayeti, şu ana kadar ortaya çıkan bilgilere göre bir aile içi şiddet saldırısı olarak kabul edilebilir. Bu olayı anlamaya çalışırken, kız çocuklarının ve kadınların üzerindeki aile baskısına ilaveten, mahalle baskısını, otoriter cemaat kültürünün baskısını konuşmanın şart olduğu açık. Kültürümüzde “döverek adam etme”, “döverek eğitme” gibi kavramlar var. Şiddet, bir sorun değil tam aksine bir çözüm olarak akla gelebiliyor. Baba, ağabey; egemen, baskı kuran, döven otorite rolünü oynamayı sürdürüyor.

Can simidi

İktidar güç kaybediyor ve düştüğü kuyudan kendi çabasıyla çıkması zor görünüyor. Buna mukabil, CHP’de olan-bitenlerin gösterdiği üzere, Türkiye’de muhalefetin iktidara can simidi uzatmada göz kamaştıran bir maharete sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Nasıl bir ordu isterdiniz?

Böyle bir ordu yapılanmasında toplumda var olan ayrışma, bölünme ve çatışmaların ordunun içine nüfuz etmesi beklenir. Nitekim öyle de oluyor. Teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyor, siyasi iktidar ve devlet ortağı sert mukabelede bulunuyor, soruşturma açılıyor, birileri istifa ediyor… Ama mesele ortadan yok olmuyor. Çünkü bu sadece bir disiplin ihlali değil. Ordunun yeni halindeki kimlikleşmenin parçalı bir sosyolojiye ve dolayısıyla ideolojik bakışa alan açması nedeniyle yaşanıyor.

Sınanma zamanı geldiğinde

Sosyalist, liberal, komünist, feminist derken, kendisini farklı ideolojik tutumlar içerisinde gören nice insanı, kendi aralarındaki bütün ayrışmalara rağmen bu meselede beraberce mağdur ve mazlum Filistin’in yanında bir duruş sahibi olarak görmekte gözlerimiz. Öte tarafta da, açıktan veya susarak İsrail’e destek sağlayan bir güruh var. Benim için en ziyade sarsıcı olan ise, Müslüman dünya içinde onlarca senedir Filistin’in meselesinden nüfuz ve ikbal devşiren nice siyasînin, yiğitliğin asıl sınandığı yerde ve zamanda birer ‘reelpolitik üstadı’na dönüşüvermesi...
- Advertisement -

Vize serbestisi başka bahara

Peki kriterler yerine getirilse acaba vizeler kalkar mı sorusu da sorulabilir. Bunun cevabının olumlu olacağından emin değilim maalesef. 15 Temmuz 2016 darbe girişimden sonra ülkemiz kaynaklı kaçak göçmen ve ilticacı akımı katlana katlana gitmeye başladı. Vize diyalogunun başladığı dönemde ülkemiz kaynaklı ilticacı sayısı yılda 5000 iken, geçtiğimiz yıl 100.000’e ulaştı. Bu şartlarda vize serbestisini konuşmak çok zor olacaktır. Kriterler yerine getirilip yukarıda bahsettiğim iki kanun tadil edilse bile bunların tatbikinin ilticacı sayısını azaltıp azaltmayacağının belirlenmesi birkaç yıl alacaktır.

En Son Çıkanlar