Ruşen Eşref’in elli sayfalık bir kitapçığıyla karşılaştım: Çanakkale’de Savaşanlar Dediler ki. Muharebe esnasında insan bir şey düşünebiliyor mu diye soruyor Ruşen Eşref görüşmecilerinden birine. Hüseyin oğlu Mustafa Onbaşı cevaplıyor: “Hiçbir şey düşünemiyor. Yalnız korkmuyor. O ateşin içinde öleceğini mi kalacağını mı bilmiyorsun. Zabitlerimiz bize tenbih ederdi ki: ‘Oğlum, Selaten Tüncina’yı okuyun.’ derdiler. Bilenlerimiz okurdu. Bilmeyenlerimiz de tekbir alırdı.”
Trump döneminde ABD ile ikili ilişkilerimizi incelersek, böyle bir sempatiyi gerektirecek çok da bir veri bulamayabiliriz. İsrail’in Gazze saldırıları üzerine söylediklerine baktığımızda, herhangi bir yakınlık beslemenin hiç de kolay olmadığını görebiliriz. Netenyahu’ya tam destek veren Trump, “Filistin yanlısı gösterileri bastırıp, öğrencileri sınır dışı edeceğiz” diyor. Trump’ın ABD Başkanlığı yaptığı 4 yıl boyunca da Türkiye ile ilişkiler, çok zor günler yaşadı. Kalıcı birçok tehdit ve uygulama, o dönemden miras kaldı.
Artık ailesi ve ailesinin refahı dışında hiçbir kamusal yükümlülük, ahlak duymayan insanların kar, refah, mutluluk, güç maksimizasyonuyla hiçbir değer, kural, norm dinlemediği bir toplumda yaşıyoruz. Böyle bir toplumdaki kamu gücü de aynı dar ahlaki sorumlukla yapılıyor. O zaman da tanımadığımız insanların geçtiği bir caddede dışarı fırlamış elektirik kabloları mesele olmuyor.
Birleşik Krallık seçim neticelerinin Fransa’dakilerden büyük farkı istikrarı sağlamış olmasıdır. Fransa belki bir yıl halkın desteğinden yoksun bir hükümetle idare edilecekken, Birleşik Krallık seçimin ertesi günü eski başbakanın istifa ettiğine, yenisinin atandığına ve seçimden iki gün sonra yeni iktidarın ilk kabine toplantısının yapıldığına şahit olmuştur. İktidar boşluğu sadece yarım saat sürmüştür. Ülke bir hukuk devleti olmasa şüphesiz temsil adaletini sağladığı pek iddia edilemeyecek bu sistemin sakıncaları çok büyük olurdu. Ancak oy dağılımına bakıldığında nısbi sistem uygulanmış olsaydı, ülkenin diğer çoğu Avrupa ülkeleri gibi koalisyonlar veya azınlık hükümetleri ile yönetilmiş olacağını görürdük. Birleşik Krallık halkı mevcut sistemden memnuna benziyor.
Dünya futbol oynama pratiğinin evrileceği tarz artık çok belli; Bütün işaretler kahramanları değil, orduları gösteriyor. İspanya’nın aradan sıyrılmasının sırrı, yetenekli oyuncularına kahraman muamelesi yapmaktan kaçınmasıydı. Lamal gibi müthiş yetenekler bile, önce kollektif yapının bir parçası olduklarını hiç unutmadan, pas dolaşım modelinin bir işareti olmayı sindirmeyi başardılar.