İETT Genel Müdürü İrfan Demeti “Adalar’da, özellikle Büyükada’da yoğun bir talep var, bu nedenle bu minibüsleri çalıştırmak zorundayız” diyor. Sözünü ettiği tatil günlerinde özellikle de bayramlarda olmak üzere yüz bin sayısına ulaşan ziyaretçinin Adalar’a gelmesi. Birincisi arzı talebin şekillendirdiğini varsayıyor. Kimse onlara söylemiyor mu, bu talebi arzla siz yaratıyorsunuz, farkında değil misiniz? Çözüm zannettiği şey sorunun kendisi.
Siyasi alanda kalem oynatan bir yazarın tesiri, günü ve geleceği ciddi ve düzgün okuyabilme becerilerine bağlıdır. Daha doğrusu, öyle olmalıdır. Normali budur. Ancak Türkiye’de normalden sapan bir durum var.
1982 Anayasası “evet-hayır” oylamasına sunulduğunda iki renk kullanılmıştı. “Evet” diyenler beyaz renkli kartı zarfa atacaktı, “hayır” diyenler ise mavi kartı.Ancak propaganda aşamasında “hayır” demek, o doğrultuda yazı yazmak yasaktı. “Mavi” diye ortalıkta dolaşmak, bu rengi öne çıkaran konuşmalar yapmak da yasaktı. Ancak siyasetçiler bunu işlevsiz hale getirebilmek için miting meydanlarına mavi gömleklerle çıkıyorlardı.
İsviçre maçı birçok yönüyle, Kroos katkılı oyunun test maçı oldu; çok da başarılı bir test olduğu söylenemez. Bunun nedeni, bütün Alman oyuncularda görülen yüksek derecedeki oynama ihtiyacıydı. Herkes bir an önce final vuruş öncesinin aktörü olmaya heves edince, neredeyse bütün roller ve görevler birbirine karıştı.
Muhalefet bugün ekonomide ne vaad ediyor?
Galiba popülizm…
Pozisyonlar bir kez daha yer değiştirmiş görünüyor.
Mevcut ekonomi yönetimi, ekonomik krizi aşmak için bir yıl önce muhalefetin sunduğu reçeteyi uyguluyor ama karşısında hem iktidar çevrelerinden bunun siyasi faturasından çekinenleri hem de bu cendereden çıkmak için başka ne yapılacağını söylemeyen muhalefetin popülist eleştirilerini duyuyor.
Bu iyi muhalefet mi? Pek emin değilim.