31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerin en kritik karşılaşması İstanbul seçimleri olacak. 14 Mayıs seçimleri muhalefet açısından bir hayal kırıklığı idi. Bir süre kendilerine gelemediler. Yenilgi onların üzerinde uyarıcı bir etki yapmış gibi göründü. AK Parti ise İstanbul ve Ankara’yı kazanmanın hesabı içinde. Bu kez aday tespitinde AK Parti geride kalmış görünüyor. Her seçimde adaylar çok önceden belirlenirken bu kez daha ağır gidiyor.
1930’lu yıllarda Museviler ABD politikasında öncelikli bir yer tutmuyordu. Sonraları İsrail en önemli müttefik oldu. Kongre büyük ölçüde İsrail yanlısıdır. Bu da büyük ölçüde kaliteli İsrail lobisi sayesinde. Bir de AIPAC sayesinde . “Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi) AIPAC daha sonra siyasilere para yardımını rahatça yapacak Siyasi Aksiyon Komitesini kurdu. New Yorker dergisinin yazarlarından Jeffrey Goldberg, AIPAC'ın Kongre üzerindeki etkisini göstermek için üst düzey bir AIPAC yetkilisiyle yaptığı görüşmeden örnek verdi. Yetkili Goldberg’e boş bir peçeteyi göstererek şöyle demiş: "AIPAC isterse Kongredeki 70 senatör 24 saat içerisinde bu peçeteye imzalarını atabilir"
Bu dolandırıcılığın baş aktörünün Seçil Erzan olduğuna bir şüphe yok. Zaten her iki ifadesinde de bunu bizzat kendisi anlatmış.Yani aslında konu adi bir suç olarak kalabilirdi.Ama olayın güçlü aktörlerinin yırtmak için yaptıkları kamu olarak bizi yakından ilgilendiriyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu “NATO'yu veya Amerika'yı Karadeniz'de istemediğimizi beyan ediyoruz” dedi ve nedenlerini bazı güncel ve askeri gerekliliklerle sınırlı tuttu. ABD ve NATO savaş gemilerinin Karadeniz’de bulunması konusunun en önemli veçhesinin ‘askeri’ içerikte olması eşyanın tabiatı gereği… Fakat daha altta siyasi-ideolojik bir bakışın, ABD-NATO’dan uzaklaşma ve Rusya’ya yaklaşma gibi bir boyutun da bulunduğunu saptamazsak mesele eksik kalır.
Türkiye’de son yıllarda yaygınlaşan bir hal var; iktidara kızıp öfkesini dinden çıkartmak. Bir başka şekilde söylenecek olursa, iktidara yönelik küskünlüğü dine yansıtmak. Tabii ki insanlar inancına söyleyecek yok. Ama bunu yapanlar bir süre sonra Türkiye’deki klasik Kemalist, laikçi argümanlarla dindarları eleştirmeye başlıyorlar. Yani aslında mevcut zehirli tartışmanın sürmesine katkı veriyorlar. Halbuki her iki tarafı da bilen insanlar olarak bu kutuplaşmanın dışına çıkılmasına katkı yapabilirlerdi. Yazık ediyorlar.