Esad’ın devreden çıkmasıyla Ortadoğu’daki denklemin nasıl bir şekil alacağını kestirmenin çok zor olduğu da konuşuldu. Düne kadar, 60 yıla yakın bir zamandır Şam’a, Şii-Nusayri bir aile egemendi. Şimdi bu aile, yakın çevresi ve en önemlisi de merkezi idarenin her yanına yayılmış Nusayri’ler, Şam’da etkisizleştirildi. Onların yerine gelen yeni güç ise Sünniler. Üstelik dini kimlikleri ön planda tutan grupların koalisyonu. Önümüzdeki günlerde bu alanda ağır saldırganlıklara tanık olma ihtimalimiz fazla. Dünyayı bu konuda uyarmak gerekiyor.
İkinci Yeni Dünya Düzeni’nin kurulacağı önümüzdeki en az 10 yıllık dönemi belirleyecek olan dinamikler; küreselleşmeyle oluşan entegrasyonların gevşemesi, küresel değer zincirlerinin dağılması, içe kapanma, “yerlilik ve millilik” adına her ülkenin ticarette korumacılığa yönelmesi ve yatırımların/üretimin kendi topraklarında gerçekleşmesi için zorlayıcı önlemlere başvurması, düşmanca rekabet olacak. Ama tabii filozof Heraklitos’un dediği gibi; aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız. Dolayısıyla küreselleşmenin tamamen ortadan kalkacağı Mad Max filmi gibi distopik bir dünyaya zıplamayacağız. Daha çok küreselleşmenin parçalı bir sürümünü deneyimleyeceğiz.
Laiklik çeşitliliği ve özgürlüğü korumalı, baskı için bir bahane olmamalıdır. Aksi halde Stalin, Mao, Enver Hoca tüm “laik tiranları” savunmak zorunda kalırız. Esad'ın Suriye'si laiklik maskesi altında, devletin tarafsızlığı, kanun önünde eşitlik, kurumların ayrılığı gibi laikliğin temel ilkelerini açıkça ihlal etti. Rejim, laik bir devleti teşvik etmek yerine, dini ve mezhepçiliği siyasi hayatta kalma araçları olarak kullandı ve savunduğunu iddia ettiği laiklik ideallerinin çekinmeden altını oydu.
Suriye çok katmanlı bir yer. Birbirleriyle dost olan, ertesi gün düşman olabilen aşiretler, geleneksel yapılar, farklı İslami örgütler ve birden fazla uluslararası gücün çıkarlarının çatıştığı bir ülke. İsrail, her şeye rağmen, Rusya, İran ve Çin’in bu ülkede bazı çıkarları olduğu ve Akdeniz’e çıkma arayışlarının bulunduğu biliniyor. Türkiye ise bütün bu dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’de bir dizi çatışmanın ortasında.
Peki, HTŞ sahiden Şam’a kadar gidip Esad’ı devireceğini planlayarak mı bu işe girmişti?
Operasyonun adı hiç de öyle demiyor: Saldırganlığı Önleme Operasyonu. Kaplanın kağıttan olduğunu gördükçe ilerlemeye devam ettiler.ABD’nin ve İsrail o sırada ne yaptı peki? Muhalifler henüz Halep’e girmişken bölgede İsrail’in en yakın müttefiki BAE’nin emir seviyesinde Esad’a destek verdi ve ABD-BAE Esad’a ambargoyu kaldırmaya çalıştı