Teknoloji, iletişim dili yeni bir dünyayı haber veriyor. Gençleri giderek iyice anlamayacak bir hale gelme riskimiz var. Yani bu kadar hızlı değişim ve dönüşüm kuşaklar arası çatışmayı ve kopukluğu da artırıyor. Bu değişimi bir felaket olarak görmeye yatkın olan tutucu bir kitle zaten var. Ama bir ölçüde anlayıp kendini adapte etmeyi deneyen, durumu idare etmeye çalışanlar da çok. Son 20 yıl içinde olanları, iletişim teknolojisindeki gelişmeleri bir gözden geçirirsek, belki bazı şeyleri daha iyi fark edebiliriz.
Paris Olimpiyatları’nı hiç altın kazanamadığı için Türkiye’nin tarihindeki en kötü olimpiyat ilan etmek bayağı büyük bir haksızlık. Çünkü Paris Olimpiyatları Türkiye’nin bugüne kadar en fazla branşta sporcuyla temsil edildiği, farklı finallerde yarıştığı olimpiyatlar oldu. Türkiye’nin sosyal, kültürel, ekonomik tarihiyle spor tarihi arasındaki paralelliği görmek çok zihin açıcı olabilir.
1960’lar ile 1970’lerde Kürtler şimdi ki gibi İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlere değil de Beyrut’a çalışmaya giderlerdi. Ta ki 1975 yılındaki iç savaşa kadar… 16 yaşımdaydım ve iç savaşın başladığı gün ben de Beyrut’taydım. O gün acı bir olayla Filistinlilerle tanıştım.
Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanında açtığı ve İsrail’i soykırım suçundan mahkûm ettirmeye yönelik davaya uzun bir bekleyişten sonra iktidar müdahil olmaya karar verdi ve gerekli dilekçeyi Divana geçtiğimiz hafta takdim etti. Ancak Divan Tüzüğünün 63/2 Maddesinin Divan kararlarının müdahil ülkeler için de bağlayıcı olduğunu belirtmesi dava hakkında alınabilecek kararın Ermeni soykırım iddialarına destek teşkil edeceği endişesine yol açtığı anlaşılmaktadır. Gecikmenin bir nedeni de bu olabilir.
Lozan Antlaşması, 1921 Anayasasının yürürlükte olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. İster meclis tarafından ister asker tarafından yazılsın, Türkiye’de sonradan yapılan hiçbir anayasa 1921’deki “kurucu iktidar” tarafından yapılmış olan anayasanın özüne ve ruhuna aykırı olamaz. Darbe anayasası olarak bilinen 1982 anayasasın meşruiyeti, 1924 anayasasından farklı değildir. Nasıl ki 1787 tarihli Birleşik Devletler Anayasası’nın federatif yapısını bozacak bir değişiklik yapmak mümkün değilse, 1921 Anayasasının özü ve ruhundan saparak, Kürtlere mahalli yönetim ve ana dilde eğitim hakkı tanıyan hükümlerin, yeni anayasalar yapmak yoluyla ortadan kaldırılması meşru değildir.