CHP’nin, farklı değerler karşısında kucaklayıcı tavır seviyesinin henüz tatmin edici olduğu söylenemez. Nitekim, kimi Karar yazarlarının “CHP’nin merkeze gelmesi”ne dair görüşlerini sorduklarında Özel’in, merkezi konumu, değer meselesi ve sentezine değinmeden, CHP’nin farklı sosyoekonomik gruplardaki gücünün artmasıyla tanımlaması dikkat çekiciydi.
Kurucu siyasetten uzaklaşmanın siyasi-konjonktürel nedenine gelince…Bu neden, CHP’nin gördüğü baskılarla nefes alamaz hale gelmesi, baskıların partiyi salt itiraz siyasetine kilitlenmeye tahrik etmesidir.
Yasal düzenlemeler için verilen tarihlerin sürekli ertelenmesi ve yüz binlerce insanın umutla beklediği infaz düzenlemesi veya adı af olmayan ama af gibi kapsamı geniş olan düzenlemenin adeta unutulmaya bırakılması, sürece yönelik zaten çok az olan güvenin daha da azalmasına neden oluyor ve anlamakta zorlandığım bir soğuklukla soruna bakılması, kuşkulardan beslenen yorumlara yol açıyor.
Kemalizmin dindarlarca rehabilitasyonu Mustafa Kemal’in yeni statüsünü belirleyecek. Belki de laiklerin Post-Post-Kemalizmi ile dindarların Post-Anti-Kemalizmi buluşup anlaşacaklar. Bu sürecin muhtemel sonucu Kemalizmin dindar bir versiyonu olacak gibi görünüyor.
Soruşturma sonrası ortaya çıkan iddianameyle işin ikinci perdesi açılıyor; siyasi iktidarın yargı üzerinden siyasi alanı boğma, muhalefeti ortadan kaldırma girişimleri görülmemiş bir seviyeye ulaşıyor.
Barış dilinin oluşması mümkün. Bunun için liderlerin ve liderlik mekanizmasının da diline özen göstermesi gerekiyor. Bu konuda Türkiye başarılı bir örnek sayılmaz. Öte yandan, yeniden çözüm sürecinin başlamasından bu yana, medyanın geçmişe göre daha olumlu, daha ihtiyatlı olduğunu görüyoruz. İrlanda deneyimi “ne aldık ne verdik” üzerine kurulmamıştı. Barışa ulaşmak, çatışmaları sonlandırmak zaten asıl kazançtı. Bir başka nokta ise barışın sürekliliği için dilin önemi.