İYİ Parti yanlış tercihlerle kendini bir çıkmaz sokağa soktu. İYİ Parti’nin bu çıkmaz sokaktan çıkması ve kendini feraha kavuşturacak yeni bir yol bulması kolay değil. Şimdilik görünen o ki 2024 çok zor geçecek. İYİ Parti her halükârda bir duvara toslayacak, başını gözünü yaracak ve telafisi güç bir değer yitimine uğrayacak.
Bugün üniversitede yaşanan eşzamanlı iki süreç var: Üniversitenin eski elitlere göre kurulu kültürünün ölüme terkedilmesi ve bürokratik olarak yeni merkeze tabi hale getirilmesi. Bu bir tevhid-i tedrisat çalışmasıdır. Bu kez mektep ve medrese buluşturulmuyor; toplumun (algılanan, yenilenen) duygu ve ihtiyaçlarına cevap vermeyen kurumların bürokratik tasfiye veya istilası sözkonusu. İsteyen buna kültürel hegemonya kavgası diyebilir. Eski üniversite bu yüzden metruk bir memur ya da taraftar besleme bahanesi olarak hayatına devam ediyor. Peki üniversite nerede yaşıyor ve yaşatılıyor? Bugün Türkiye’de gerçek üniversite savunma sanayiine göç etti veya orada yeniden doğuyor.
İslam Düşünce Enstitüsü’nün ev sahipliğindeki panelin konuşmacısı çevirmen, yazar Ayçin Kantoğlu’nun güzel Türkçesi, sakin üslubu, Gazze meselesini ele alışındaki hassasiyet ve samimiyet net şekilde görünüyordu. Büyük de ilgi çekti. Ama bu ilgideki abartı üzerinde konuşmamız gerek. Çünkü konuşmanın içeriğinde insanı çarpan doğru noktalar olduğu kadar, bu belagat içinde görünmeyen çok sorunlu noktalar da vardı.
Kızıl Deniz Film Festivali’nin üçüncüsü 30 Kasım’da Cidde’de başladı. 9 Aralık’a kadar sürecek festivalde, Sharon Stone, Will Smith, Johnny Depp, Naomi Campbell gibi dünyaca ünlü birçok yıldız kırmızı halıda boy gösteriyor. Jüri başkanı Moulin Rouge’un Avustralyalı yönetmeni Baz Luhrmann. Yönetmen Fatih Akın da jüride. Organizasyonu ilginç kılan bir diğer husus da film gösterimlerinde hiçbir sansür uygulanmayacak olması. Festivale konuk olan oyuncular arasında Türkiye’den de Meryem Uzerli, Hande Erçel ve Burak Özçivit var.
Fotoğraflar anların kareleri, dizileri, albümleri… Bir araya geldiklerinde hayatın kabataslak, atlaya zıplaya özeti sanıyorsun. Oysa zaman o karede dursa (donsa) da, çabuk öğreniyor insan mutluluğun bir durak değil uğrak noktası, ânı olduğunu… Tebessümün uçuculuğunu, konmasının/kondurulmasının zorluğunu da biliyor. O nedenle fotoğraflar da, “fotoğraf insanları” da yaman mesele. Durduk yere ölümü de hatırlatabiliıyor.