GÜNÜN YAZILARI

Popülizm: Masal anlatma sanatı

İnternet bir çeşit anti-Gutenberg devrimi oldu. Yayıncılığın formunu değiştirirken herkesi, her bireyi yayıncı haline getirdi. Geçmişin tek yönlü yayıncılık paradigması dönüştü. Söylemek her bireyin imkanı haline geldi. Cahiller olarak söz hakkı elde ettik. Peki nasıl oluyor da, ifade özgürlüğünü sağlayan araçların artması, imkanların çoğalması muhafazakar, milliyetçi hatta kimi zaman ayrımcı siyasetlerin gelişmesi için bir katalizör olabiliyor.

Adı konulmayan süreçte ikinci bölüm

Seçimi Trump kazandı ve çok uzak olmayan bir zaman diliminde İran izole edilecek. ABD’nin İran’ı izole etme hamlesi Türkiye’nin Kürtlerle barışmasını dayatıyor. Çok yakın bir zamanda Trump yönetiminin Türkiye’yi Kürtlerle bir şekilde yan yana getirme gayreti hiç de sürpriz olmayacaktır.

O dün bugündü: İade-i itibar kimin ihtiyacı?

Ahmet Kaya 24 yıl önce dün, 16 Kasım’da öldü. Memleketinden uzak, yürek enfarktından… O günlerde kaydıyla uğraştığı “Hoşçakalın Gözüm” albümündeki şarkılardan birisi “Memleket Hasreti”. İçimi sızlatır her dinlediğimde… Hem onun sesinin derinden hüznüyle, hem Hayko Cepkin’in çığlığıyla, kulağıma-dilime aklımdan önce gelir: “Ya beni sararsa, memleket hasreti…” Ardından yine o mahut “İade-i İtibar Günleri”… Ama dün, ölünce itibar ettiğin bugün yaşasa hâli nice olur yine meçhul.

Peki devrin şartları nasıldı?

Daron Acemoğlu’nun Türkiye’den epey uzakta kaldığı, Türkiye’yi hala 2010’ların Türkiyesi zannettiği anlaşılıyor. Halbuki Türkiye’de uzun süredir muhaliflerin Atatürk hakkında ilkokul öğretmenlerinden duyduklarından fazlasına tahammülü yok. İşin aslını bilenler de “ne gereği var şimdi” diyerek bu cehalet perdesinin arkasına geçiyor, kendisini Instagram Kemalizminin güvenli ve linç edilmeme garantili kollarına bırakıyor.
- Advertisement -

Taymis Kıyıları

Taymis Kıyıları (Pozitif Yayınları) benim okumadan sevdiğim, kafamda yer verdiğim, hep eksikliğini hissettiğim bir kitap olmuştur. Büyülü bir havası vardır. Falih Rıfkı’nın kitaplarında genel olarak olanca imkansızlıklar içerisinde kendine inanmışlıktan gelen -pek çok insanın pekâlâ “kibirli” bulabileceği- bir büyüklük havası bulmuşumdur. Düşünceyle dilin ayrılmaz biçimde tekleşerek aynılaşması halini hep çok sevmişimdir. Bazı yazarları okurken herkesten çok sizin anladığınızı düşünürsünüz bazen, Falih Rıfkı’yı okurken böyle bir duygu da eşlik etmiştir. Herkesten çok anladığınızı zannedince de herkesin anlaması, söylemek istediklerinin tam olarak anlaşılması için çaba sarf etme ihtiyacı duyarsınız.

En Son Çıkanlar