Devletin gelecekteki Kürt siyasetini yönlendirici bir etki yapacak olan bu rapor, bölgenin Türkleştirilmesini önerir. Bu raporun içerdiği temel değerlendirme şudur: “Elimizde kalan Türkiye arazisinde iki milletin aynı kudret ve salahiyetle (yetki) hakim bulunması imkanını katiyen görmüyorum.” “Bu topraklar, yalnız Türklere yeter, başkasına yer yoktur, Türkiye iki milletli topluma dar gelir” mantığı içinde hazırlanan rapor, yıllar boyunca, Kürt meselesinin çözülmez bir hale gelmesinin temelini hazırladı.
Eski Başbakan ve Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Erbil, Süleymaniye, Musul ve Kerkük’ü kapsayan gezisinin ilk durağı olan Süleymaniye’deki forumda çözüm sürecini anlattı: Çözüm süreci için bundan daha uygun bir konjonktür olamazdı. İran ve İsrail’in bölgede aynı anda güç kaybetmesi Türkiye için olağanüstü bir fırsat. Biz bunu değerlendiremezsek veyl olsun. Derhal 15 gün içinde, mayıs ayı çıkmadan burada bir yerde Türkiye-Irak ve Kürdistan yönetiminin kuracağı ortak bir komisyon önünde PKK silahlarını teslim etmeye başlamalı. Bu yapılmadan süreç kırılgan olur.” “İsrail’in Kuzey Suriye’ye desteği savaş nedeni sayılmalı Türkiye tarafından.”
Parlamentonun Türkiye raporu yayınlandıktan kısa bir süre sonra PKK’nın kendisini lağvettiğine ilişkin açıklama geldi. Bu açıklamada öngörülen silahların terki gerçekleşirse ülkemizde ciddi bir reform sürecinin başlayacağı özellikle, Ceza İnfaz ve Terörle Mücadele Kanunları başta olmak üzere hukuk alanında reformlar, ayrıca kayyım uygulamasına son vermek gibi olumlu adımların atılması ihtimal dışında değil. Bunlar gerçekleşirse, özellikle bu çerçevede Terörle Mücadele Kanunu nerede ise 10 yıl önce vaat edildiği şekilde kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi standartlarına uyarlanırsa sadece ülkemiz için yeni bir sayfa açılmayacak, ayrıca potansiyel olarak AB ile ilişkilerimizde yeni imkanlar yaratılabilecektir.
Yolsuzlukların Kürt barışından daha önemli olduğunu çok büyük bir keşif yapmış gibi coşkulu bir dille söylemiş Mahsun Kırmızıgül. Barış isterken yolsuzluğa karşı çıkmak mümkün değil mi? İkisi bir arada istenemez mi? Öyleyse yolsuzlukla barışı karşı karşıya koymak neden? Yolsuzluk bugünün sorunu değil, dün de daha az önemli değildi ve dolayısıyla bugün onu yeni bir durummuş gibi barışın önüne koymak ciddi bir muhakeme eksikliği ve mantıksızlıkla malul olmak değilse sadece bir bahaneden ibaret görünüyor.
Edebiyat tarihçisi Nuri Sağlam’ın edebiyat dünyasını ayağa kaldıran tespitine göre Kemal Tahir’in Kurt Kanunu’nun 1980 sonrasında Tekin Yayınevi’nce gerçekleştirilen baskılarında yapıtın 1972 tarihli baskısında yer alan, Kara Kemal karakterinin öldürülmesiyle ilgili bölümler çıkarılmış. Bu bölümün 12 Eylül sonrasındaki baskılarda ortadan kalkmış olmasında insan ister istemez siyasi bir gerekçe aramaya eğilimli oluyor. Karşılaştırmak amacıyla Kurt Kanunu’nun Bilgi Yayınevi’ne ait 1969 tarihli ilk baskısında ilgili bölümü aradım: Ancak 1969 tarihli baskıda da 1972 baskısında yer alan kısım bulunmuyordu. Hatta 1969 tarihli baskının ilgili sayfalar özelinde İthaki ve Ketebe baskılarıyla aynı olduğunu gördüm; yani Murat karakterinin Kara Kemal’in intihar etmediğini iddia ettiği kısımlar ilk baskıda yok.