2015’e kadar partiler arası bayramlaşma listesi en uzun parti AK Parti’ydi. Bugün ise CHP. Yani çok uzun yıllar boyunca AK Parti’nin durduğu her partiyle diyalog halindeki merkezi pozisyonda bugün CHP var. Kapsayıcılık siyasette hala en kritik kavramlardan biri olmaya devam ediyor. Bayramlaşma listesi uzadıkça partilerin oyları arttı, kısaldıkça azaldı. Yani bayramda partiler arası ziyaretler deyip geçmeyin.
Bu adam daha ne yapsın? Her fırsatta millete gerçekleri hatırlatmaktan dilinde tüy bitti. Ama aydın geçinen bir kesim anlamamakta direniyor. Bahçeli’nin dünyasında bu devlet sandıkta kurulmadı. Kurucular, alicenaplıkları nedeniyle ve milleti kucaklama niyetiyle, ancak devleti kurup niteliğini belirledikten sonra sandığı ortaya koydular. Demokrasi ‘güzel’ bir şey ama devleti tüm vasıflarıyla kabullendiğiniz takdirde… Bahçeli yine (anlayan için) deşildikçe derin anlamlara yönelen bir mücevher parçası sunuyor.
“Milletin partisi AK Parti”nin yıllardır süregelen ve artık dozu iyice kaçmış ‘devlet’ kutsamaları ve devlet adına yapılan tehditler AK Parti’nin içinde bile itirazlara uğruyor… CHP tabanı ise bir zamanlar ‘devlet’e karşı beslediği muhabbetin çok uzağında; çünkü artık devlet ‘bizim’ değil ‘onların’… Ve tabii büyük seçim zaferiyle özgüven ve prestij kazanmış, bu yönüyle tercihlerinin tabanda teveccüh görme ihtimali misliyle artmış bir liderlik… İşte bu tablo CHP liderliğine CHP-devlet ilişkisini yeniden düşünme hususunda büyük bir imkân sağlıyor. Yani: Liderlik kararlıysa denklemi dönüştürmenin tam zamanı.
Değişen dünyada Türkiye kazanımlarını korumakta, dünyaya ayak uydurmakta zorlanıyor. 2024 Türkiyesi çok farklı bir Türkiye. Artık yeni şeyler söylemenin zamanı geldi. İktidar da muhalefet de bunun farkında. Tabii CHP de eski CHP değil. AK Parti yönetimi seçim kampanyasında Anadolu şehirlerinde “İstanbul’daki yakınlarınıza söyleyin, AK Parti’ye oy versinler” çağrısında bulundu. Anadolu-İstanbul ilişkisi bağlamında bu gerçekten ilginç bir örnek olarak önümüzde. Geleneksel olarak partiler “İstanbul’dan Anadolu’yu etkileme” yolunu izlerler.
“Muhafazakar Kürt seçmen” olarak tanımlanan ama esasında muhafaza ettiği en önemli hususun “dini geleneğiyle iç içe geçmiş etnik kimliği” olduğu göz ardı edilen bu seçmen kitlesi, kendini zamanla Cumhur İttifakı söylemlerindeki “ötekiler” arasında hissetmeye başladı. Gelinen noktada, Kürt meselesinde geçmişte büyük devrimler gerçekleştirmiş olan AK Parti’nin, müstakil siyasal bir parti olarak “Beka meselesi”, “Türklük-Türkiyelilik”, “Türkiye Yüzyılı” gibi paradigmal başlıklarda ve de Kürt meselesinde kendi Kürt seçmeninin aidiyetini muhafaza edecek bir siyasal formülasyon geliştirememesi, söylemlerinin ittifak ortağı MHP’nin söylemleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzeşmesi, bu kitleyi dönüşü olmayan bir ayrılığa zorluyor.