GÜNÜN YAZILARI

“Hayırlı olsun” da nasıl!

Her sonuca, her eyleme, alışverişe “Hayırlı olsun”u eklemek âdetten. Lâkin seçimlerde “Hayırlı olsun” mütekabiliyet de isteyen bir mevzu. En azından dile özen babından o temenninin, nezâketin, olgunluk imasının anlamsız, hatta tuhaf durmaması lâzım. Demokratik mücadelede dile gösterilen dikkatin her kelimeye sinmesi gerekiyor. Ama sindirmeye de uygun olmalı.

CHP tabanı, partisine verdiği “seçim kazanmak için yüreğimizi soğutacak dili terk edebilirsin” zımnî onayından vaz mı geçiyor?

İdeolojik partilerin büyük çelişkisi şuradadır: Bir yandan kendi çelik çekirdeğini mutlu edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde sadece onların oyunu alıyor ve bu da iktidar olmaya yetmiyor; öbür yandan başka partilerin tabanına hitap edecek bir program ve söylem geliştirdiğinde kendi çelik çekirdeği homurdanmaya başlıyor. Bu kısır döngüyü ilk kıran, kendi tabanıyla zımnî bir anlaşma imzalayan AK Parti oldu. 6-7 yıl önce CHP de bu yola girdi fakat son seçim yenilgisinin ardından başlayan “kurucu değerlere dönüş” tartışması bu anlaşmanın sonuna gelindiğini gösteriyor olabilir.

Siyasi yasaklar, değişim talebini engeller mi: Polonyalı muhalif Donald Tusk, Adalet ve Hukuk Partisi’ne karşı

Polonya’da 2015’ten beri iktidar olan muhafazakar sağcı Adalet ve Hukuk Partisi, anketlere göre 2023 seçimlerini kaybedebilir. İktidarın bulduğu çözüm ise soyut iddialarla siyasetçilere 10 yıllık siyasi yasak verme yetkisini haiz bir Tahkikat Komisyonu kurmak oldu. Komisyonun ilk inceleyeceği isim ise Polonya’nın ana muhalefet lideri liberal demokrat Donald Tusk. Tam 34 sene önce 32 yaşında genç bir liberalken komünist rejimin sandığa gömülmesi için heyecanla ilk oyunu kullanan, sonra Polonya Başbakanı, AB Konseyi Başkanı gibi görevleri üstlenen tecrübeli siyasetçi Donald Tusk, yıllar sonra yine bir 4 Haziran günü demokrasi mücadelesi veriyor,1989 yılında Polonya’da komünizm yıkıldı, demokrasiye geçildi. Fakat iktidarın muhalifleri cezalandırdığı, hukuku siyasi emeller uğruna oyuncak ettiği “sopa” kırılmadı, sadece sol elden, sağ ele geçti. Nöbetleşe zorbalık devam ediyor.

Şerif Mardin’i SBF’den istifa ettiren sınav boykotu

1969 yılı. Siyasal Bilgiler’de sene sonu sınavları yapılıyor. Şerif Mardin’in “Siyaset Bilimine Giriş” dersinin sınavındayız. Şerif Mardin sınavda yok. Soruları bırakıp Amerika’ya gitmiş. İki sorusunu cevaplayalım istiyor. “Joseph Schumpeter’e göre Karl Marks’ın kehanetini eleştiriniz.” Ben o zamanın ateşli Marksisti olarak ayağa kalkıp sınıfa seslendim: “Hoca, bize Marks’ın görüşlerinin bir kehanet olduğunu empoze ediyor. Bunu bir dayatma olarak görüyorum ve bu sınavı kabul etmiyorum. Sınavı terk ediyorum.” Okulun Fikir Kulübü başkanıyım, bütün sınıf benim arkamdan salonu terk etti. Uzun hikaye, sınavın tekrarına karar verildi. Şerif Mardin bu protestoyu içine sindiremedi ve SBF öğretim üyeliğinden ayrıldı.
- Advertisement -

İki kere mağlup sayılır bu yolda mağlup

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan önce Serbestiyet’te yayımlanan yazımda, umutlu olmasam da Kılıçdaroğlu’na oy vermek (daha doğrusu Erdoğan’a oy vermemek) için hangi motivasyonlara sahip olduğumu sıralamış, yazının sonuna da şu notu koymuştum: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun [14 Mayıs seçimlerindeki] yenilgi sonrasında geliştirdiği ‘yeni’ siyasi tutum kendisine oy vermeyi benim açımdan çok güçleştirdi, ama bu ayrı fasıl; onu da seçimden sonra yazacağım…” Şimdi sıra ona geldi.

En Son Çıkanlar