GÜNÜN YAZILARI

Dikkat! Pespembe “Barbie” deneyimi sizi ummadığınız hislere sürükleyebilir!

Pembe tişörtlü, pembe şortlu, pembe küpeli, pembe tokalı gençler sıradışı bir hareket serbestisi içinde. Nedense çok da uzun olmayan reklamlardan sonra film başlıyor, 10 dakika geçiyor, 20 dakika geçiyor, bir türlü yerleşemiyoruz. Deprem efekti yaratan güçlü adımlarla koltukların yanındaki geniş basamaklı merdivenleri dolayısıyla oturduğumuz koltukları sarsa sarsa inip çıkıyorlar. Sonuçta Tarkovski izlemeyeceğiz, “Barbie” bu filmin adı diyoruz kendimize ama bu kadarı da, insana kendini azıcık dinozor hissettiriyor. Ama gevşeyelim, tadına varmaya çalışalım bari. Her türlü fikre açık olmak da bizim kuşakların ayrı bir görevi ne de olsa.

Maddi yoksulluğa manevi reçete!

Maddi yoksunluğu olan kesimlerin maddi halleri bir dönem düzelmiş olsa dahi şimdilerde oldukça bozulmuş durumda ancak onlar kendilerini hiç “bozmuyor”, aynı istikametteler. Bunda şüphesiz, “haline şükret” gibi “sorunlu” bir teselli geleneğinin payı var. Ama asıl pay maddi yoksulluğun merhemi olarak manevi tedavi sunulması. Buradaki maneviyattan kasıt birilerinin tekrarladığı gibi sadece din değil. Gidilmemiş Ayasofya, binilemeyen TOGG ama en önemlisi seçim zamanları olsa dahi ülkenin yöneticisi tarafından “görülmek”, mesela kendisine kötü davranan devlet görevlisi memuru CİMER-BİMER’e şikayet edebilme kudreti. Bunlar, maddi yoksunluk içindeki insanlara, manevi bir güç hissettiren etkili motivasyonlar. Çünkü halen bir yerlerde o dar gelirli insanların “düşünemeyen” kesimler olduğu üstenciliği maalesef yaşamaya devam ediyor. Onunla vedalaşmadan seçim kazanmak, en azından dar gelirlinin oyunu almak zor.

Şarkılar(l)a inanmak-inanmamak

İnsanların müzikli biyografileri, nedenleri, nasılları, ne zamanlarıyla şarkılarının hikâyeleri olsaydı… Bazı tercihlerin -en azından bir dönem- “inanma”yla bir tür ilişkisi olurdu sanıyorum. Mesela bizim “mahalle”deki Rock, Blues fırtınası, Beatles markasını limanına almamıştı. “Beatlemania” yıllarında çocuktuk. Ama asıl nedeni gençliğimizde eskimiş “asi”liklerinin, aykırılıklarının, sahnede en efendi haliyle “Beatles kesimi uzun saç” modasının sahici/samimi gelmemesiydi belki. “İnanç” meselesi.

Üniversite gazetesinin 18 yaşındaki muhabiri Theo, Stanford rektörünü nasıl koltuğundan etti?

18 yaşındaki Stanford birinci sınıf öğrencisi Theo Baker, Stanford Rektörü’nün akademik makalelerindeki hataları haberleştirdi, Standord Üniversitesi soruşturma açtı, rektör istifa etti. 131 yıllık okul gazetesi The Stanford Daily’nin muhabiri Theo, George Polk Gazetecilik Ödülü’nü alan ilk üniversite gazetecisi ve en genç kişi olarak tarihe geçti. The Stanford Daily basit bir okul gazetesi değil, Vietnam’ın işgalini protesto eden 68 kuşağını polise karşı koruyan, kanunları değişmesine sebep olacak kadar bağımsızlığına düşkün köklü bir üniversite gazetesi. Theo’nun başarısı ise sadece şanslı çocuğunun hikayesi değil; bizleri “The Stanford Daily vardı da yazmadık mı?” diye dertlendirecek bir “uzak diyar masalı.”
- Advertisement -

Hürriyet Bayramın kutlu olsun Roni..

Roni’nin 1908 ve İttihatçılara merakının sebebi ne olabilirdi? Aslında Roni, 1908’e de “Yetmez ama evet” demişti. 1908’de İttihatçılara destek vermek, 2010’larda AK Parti’ye destek vermek, 2023’de CHP’ye destek vermek bir riskti. “Yetmez ama evet”lerin sonu hayal kırıklığı, mahcubiyet olabilirdi. Ama aksi durağan tarih içinde ender sıçrama anlarına kayıtsız kalmak olurdu. Siyaset yapmak değişimi izlemek yerine, onu teşvik etmek, yönünü belirlemeye çalışmaktı. İronik bir biçimde toplumların aslında yavaş yavaş ilerlediğine, her ileriye doğru adımın bir fırsat olduğuna inanan evrimci bir devrimciydi. Son ana kadar tebliğ ettiği sosyalizmden anladığı da ihtimallere ve insanlara bu açıklıktı.

En Son Çıkanlar