Seçime giderken iktidarın nostaljik reklâm filmleri Marmaray’ı sollayan zaman tüneli. Vaat edildiği gibi yüzeye “sert iniş” yapacak roketiyle aya gidemeyen ülkenin seçmenini zaman makinesine bindirip, zaman yolculuğuna çıkarıyor. Öyle olunca aya bile gidiyorsun, Akdeniz’i Abdülhamit Han sondaj gemisiyle fethediyorsun. Nostaljinin bu kadarı padişah torununda bile olmaz.
Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ manifestosu’, Alevileri haklı olarak sinirlendiren ‘kardeşlik’ vaadini aşıp ‘eşitlik’ limanına demirleyebilecek mi? Konuşmanın ‘tarihi’ önemde olduğu tartışma götürmez, fakat bu cesur çıkış, bundan sonra karşılaşılacak zorluklar konusunda yanıltıcı olmamalı. Benim şahsi Alevilik hikâyem bile -siyasetin ve toplumun geldiği umut verici seviyeye rağmen- bunu göstermeye yeter.
Erdoğan, bayram namazını Ayasofya’da kıldı. Sonra da Sultanahmet’e geçip caminin bahçesinde kurulmuş kürsüden toplanan kalabalığa konuştu. Bu, Türkiye siyasi tarihinin ilk bayram sabahı mitingi olarak tarihe geçti. Sultanahmet Meydanı çok tarihi mitinge ev sahipliği yaptı ama kimse Sultanahmet Camii içinde miting yapmaya kalkmamıştı. Yine de bayram ve restore edilen Sultanahmet Camii hakkında bir konuşma yapsaydı bu kadar göze batmayabilirdi. Ama anlaşılan Cumhurbaşkanı için seçime giderken caminin liman liman gezdirilen savaş gemisinden, il il dolaştırılan yerli arabadan bir farkı yok.
İnalcık anlatmıştı; bu bayrama Osmanlı son zamanlarında şeker bayramı da denirmiş. Zira biliyoruz ki İslam nebisi bayramın ilk günü imsak vaktinde mutlaka hurma yiyerek orucu bayrama taşımazdı. Adeti buydu. Nebiye hürmeten de Osmanlı, şeker de demiş geçmiş. Her ismin arkasında dünyevilik aramaya gerek de yok yani!
Çamlıca Kulesi esprisi ile ‘Lozan’ın gizli maddeleri’ komplo teorisinin ortak bir yanı var: Yahudilerle ilgili değiller! Bu yanlarıyla Türkiye’de yaygın olan komplo teorilerinin büyük çoğunluğundan ayrılıyorlar.