Sayısız senaryo, üretildiği kaynaktan itibaren en çok birkaç adım yayılıyor ve o çerçeve içinde kalıyor. Ama bazıları, mesela Alman vakıfları hikâyesi, son derece kısa süre içinde, birbirinden habersiz yüz binlerce kişiye yayılabiliyor. Yüz binlerce kişi tarafından makbul bir hikâye olarak kabul edilip paylaşılabiliyor. Neden bazı hikâyelerin kaderi şöyle iken, başka bazılarının kaderi böyle oluyor?
Aleviler, toplum mühendisliğiyle 'halledilebilecek' bir konu değil. Anadolu’da sağlam kökleri olduğu gibi kendilerini koruyabilecek örgütlenmelere de sahipler. Sünni ulema ne kadar dışlarsa dışlasın, hangi saldırılar tertiplenirse tertiplensin, Alevilik tartışması bugünlere kar topu gibi büyüyerek geldi.
Dokuz gün sonra "KPSS skandalı"ndan geriye ne kaldı? Cevap galiba “e” yani hiçbiri, hatta hiçbir şey… Geçmişte yaşanmış kötü tecrübeler yüzünden, kimse seçimlere on ay kala bir buçuk milyon seçmeni ve ailelerini açık bir adaletsizlik hissiyle karşısına almak istemedi.Ne iktidar ne de muhalefet bu yarışta arkada kalmak istedi. Medya zaten çoktan kararını vermişti. Bir sınav iptal edilmiş çok mu denebilir. Evet, kimsenin aklında bir şüphe kalmaması için buna değer. Ama gerçeğin bu kadar kolay harcanabildiği bir toplum bütün sorulara doğru cevap verse de bir faydası olmayabilir.
Erdoğan 2013’te Putin’e, “Bizi Şangay Beşlisi içine alın, biz de AB'ye allahaısmarladık diyelim, ayrılalım oradan” demişti. Bu gerçekleşmedi ama Putin 9 yıl sonra Türkiye’yi ‘diyalog ortağı’ yaptı… Örgütün başlangıçta NATO’ya rakip olmak amacıyla kurulduğu izlenimi vardı. Bu izlenim zamanla yok oldu. Daha sonra Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye “diyalog ortağı” (gözlemci) oldu. Bunlara Katar, Mısır ve Suudi Arabistan da katıldı. İran’ın üyelik süreci başladı, Belarus, Afganistan ve Moğolistan üye olmak istiyor.
Devletin, yurttaşlarının inançlarının doğru mu yanlış mı olduğunu belirlemek gibi bir görev ve yetkisi yoktur. Eğer toplumun bir kesimi -ki bu kesim milyonlarla ifade ediliyor- “Ben Aleviyim, cemevi benim ibadet yerim” diyorsa, devlet bu gerçeği kabul ederek onların inanç özgürlüğünü korumakla yükümlüdür.