Berkun Oya’nın işlerinin bu kadar çok gündem olmasında, konuşulmasında kurguladığı hikâyesinden ziyade bütün bu öykünün üzerine örmüş olduğu imgeler ağı etkili. Bu imgeler bütünü toplumumuz için o kadar tanıdık ki adeta örümcek ağı gibi seyirciyi bir yerden yakalıyor, bırakmıyor.
Dezenformasyon Yasası, Venedik Komisyonu’nun görüşlerinin hiçbirine kıymet verilmeksizin yasalaştı. Öyle ki Türkiye yetkili makamları tarafından 6 Ekim 2022’de Venedik Komisyonuna gönderilen yazıda tartışmalı 29. madde metnindeki ‘örgüt’ kelimesinden kastın terör örgütleri olduğunun söylenmesine ve Venedik Komisyonu’nun da bu kelimeden kasıt terör örgütleri ise metne bu şekilde yazılması gerektiğini belirtmesine rağmen, bu kadar net ve basit, üstelik en azından lafzi tereddütleri ve muğlaklığı giderecek bir değişiklik dahi madde metnine yansıtılmamış. Böylece örgüt kelimesi de her türlü organizasyonu kapsayabilecek, her türlü farklı yoruma açık muğlak haliyle korunmuş.
Önceki gün (1 Kasım) düzenlenen İsrail seçimlerinde Netanyahu ve destekçileri mecliste çoğunluğu kazandı. Seçimlerin en büyük sürprizlerinden biri ise Dindar Siyonist ittifakın %10 civarında bir oyla meclisteki en güçlü üçüncü parti olmasıydı. İttifak liderlerinden radikal sağcı Itamar Ben-Gvir, Suikaste uğrayan eski Başbakan İzak Rabin’in arabasından amblem çalıp başbakanı tehdit eden, camide ibadet eden sivilleri katledenlerin resmini evine asan, 18 aylık bir bebeği diri diri yakanların avukatlığını üstlenen bir siyasetçi. Amacı, Netanyahu’nun yeni hükümetinde Güvenlik Bakanı olmak.
“Cici” filminin eleştirilerine baktım biraz. En sık söylenen şey “hikâye bütünlüğü.” Sanki gerçek hayatlarımızda çok varmış gibi. Benim maalesef bağ kurduğum filmlere eleştiriye pek tahammülüm yok. Bu hangi travmamın izleri, çocukluk haritamda hangi tepelere veya hangi çukurlara denk geliyor kim bilir. Neyse diyorum sonra, isteyen istediği gibi anlatsın neden beğenmediğini, neden olmadığını falan. Ben “Cici”den neden dayak yedim ve bazen de merhametle başımı okşadı film; onu anlatayım.
“Gelecek 20 içinde yetişecek yeni kuşak, ülkeye ve ülkenin geçmişine yabancı olacaktır. Türk kültürünün sürekliliği birdenbire kırılmış bulunuyor. Daha genç insanlar okuyacak ve yazacak, ancak yarım yüzyıllık bir kültüre bile aşina olamayacaklardır. Bir geçmiş olmaksızın, belirli bir kabalık, estetik standartlarda bir düşüş olacaktır. Latin harflerinin kabulü diktatoryal idare altında gerçekleştirilmiş son kanundur.”
Bu sözler Mahir Ünal’a değil, Halide Edip’e ait...