AYM’nin etkili bir yol olup olmadığı her geçen gün daha fazla tartışılır hale geldi. AYM siyasi konjonktürü koklayarak incelemelerinin zamanlamasını belirleyen ve kararlarını da konjonktüre göre veren bir mahkeme olmamalı. Verdiği kararlar da sadra şifa olabilmeli.
Saat 17.23 itibarıyla Muharrem İnce’nin adaylığı için imza veren seçmen sayısı 46 bin 220… Bu şekilde giderse cuma gününe doğru 100 bine ulaşması mümkün görünüyor. Ama karizması çizildi. Yüzde onları geçip milyonlarca oy alacağı söylenen aday, 100 bin seçmenin desteğini sağlamakta zorlanıyor. Bu desteği sağlayabilse bile çok yavaş şekilde sağlıyor.
Bugün, erkek dindarlar 6284 sayılı kanuna sahip çıkan dindar kadınları dehşet içinde izliyor; nereden çıktı bu kadınlar diye soruyorlar kendi kendilerine, bazen de kendilerini tutamayıp küfrediyorlar. Benzer bir şaşkınlığı, mahcubiyetlerinden ötürü ifade etmeseler de seküler kadınlar da yaşıyor olmalı. Türkiyeli kadınların erkek hâkim sınıfına karşı verdiği mücadelede ‘tarihsel yanılgı’nın sonuna gelmiş olabilir miyiz?
Sevdiklerimize karşı iyi olmak için adalete ihtiyacımız yoktur. O asıl sevmediklerimiz söz konusu olduğunda gereklidir ve bizi haksızlık etmekten alıkoyacak olan da sadece odur. Sesi duyulmayanlara, oy hakkı olmayanlara, onların durumunu bile bile kötü davranan, toplumun geri kalanını onlardan nefret ettirmek için uğraşan ve 10 yıl boyunca sabırla nefret biriktiren birinden demokrasi ve adalet beklemek ancak tepkisellikle zedelenmiş bir muhakemenin sonucu olabilir.
İnsanlar neden Şili’de, Meksika’da, Japonya’da ve benzeri ülkelerde olduğu gibi akılcılaştırma fırsatlarından yararlanamıyor? Türkiye’de şehirler neden planlanamıyor?