Oldukça yorucu bir yolculuk sonrası akşam kararırken Malatya’ya girdiğimde, o çok tanıdığım, çocukluğumun eşsiz tatlarla yüklü sokakları tanınmaz haldeydi. Yıllarca okul servisi beklediğim apartmanın hemen yanında, sırtında battaniyelerle enkaz başında ateş yakıp gelecek bir sesi bekleyen insanların yakarışları, eskiden koca bir kayısı bahçesi gibi olan bu şehre ne kadar da tezat bir görüntüydü. O, bisikletlerle altını üstüne getirdiğimiz sokaklar, köpekten kaçarken çalılara takıldığımız, ırmaklarında yıkandığımız, Ramazanlarda çiğdemler topladığımız yerlere yapılmış binalar altüst olmuştu. Acıyla, hüzünle, göz yaşlarıyla geçtim harabelerin arasından. Tanıdıkları aradım telefonla, açıkta kalanlarla ilgilendim. Şükür ki yakın bir kaybımız yoktu ama bu şehirde herkes birbirine çok yakındı.
Toplum olmak ancak siyasetle mümkün olabilir. Mesele ister deprem olsun ister futbol, toplumsal yaşantı siyaset olmadan tanzim edilemez. Siyaseti devre dışı bırakarak ne bir kamu oluşabilir ne de bir kamusal yarar gerçekleştirilebilir. Velhasıl toplumsal bir varlık olarak insan, siyasete muhtaçtır. O halde salt bugün değil her gün siyasetin günüdür ve sadece şimdi değil her daim siyaset konuşmak gerekir.
Karamsarlığa gerek yok… Aksine Akşener’in bu hamlesiyle muhalefetin de büyük bir fırsat yakaladığını görmekte yarar var. Muhalefet nihayet bir tür ‘Truva atı’ndan, bozgunculuğu siyaset niyetine zorlayıp duran bir ‘partnerden’ kurtulacak. Beşli masa özgürleşecek, daha reformcu, demokratik ve cesur adımlar atma fırsatı elde edecek.
Akşener ve siyasi danışman ekibi, Erdoğan’ın gitmesi dışında bir önceliği olmayan muhalif kitlelerin İmamoğlu ve Yavaşçılığına fazla anlam yükledi ama bu İmamoğlu ve Yavaşçılık için Erdoğan’a karşı kurulan ittifakın dinamitlenmesinden kimse hoşlanmadı. Üstelik Akşener’in Samsun’a çıkmaya davet ettiği iki belediye başkanı da Bandırma Vapuru’na binmeyeceklerini açıkladılar. Böylece Akşener kendi kendini bir siyasi parti liderinin asla düşmemesi gereken bir boşluğa düşürdü. İsyan çağrısı da o boşlukta havada asılı kaldı.
Ve tarih çoğu zaman dirayet ve basiret üzerinden değil, akılcı bireylerin mantıklı hesaplarının doğru çıkmasıyla değil, yanlışlar üzerinden, en iyi hazırlandığı sanılan planların çürük çıkmasıyla ilerliyor. Marksizm (ve diğer bazı tarih felsefeleri), geçmişten geleceğe teşmil edilebilecek evrensel bazı toplumsal gelişme yasaları düşledi. Bu da yanlış. Yanlış çıktı. Belki bir tek yasa var, bugün kabul edebileceğim: “Öngörülmemiş, düşünülmemiş, kastedilmemiş sonuçlar yasası.” Bir amaç güdüyorsunuz. Bu uğurda bir şey yapıyorsunuz. Hiç tasavvur etmediğiniz yerlere uzanıyor.