GÜNÜN YAZILARI

Yazık, insanı hafızası ile savaştıran ülkelere

Siyahi bir insan, o dönemlerin genellemesiyle bir “arap” görenler kolunu çimdiklermiş. Ve kulağını çekip tahtaya vururken çıkarılan “muck” türünden bir nidayı üçleyerek “13.5” derlermiş. Yani tahtaya vurarak “belâ”yı başından def etmek, gördüğüne inanamayıp kolunu çimdikleyerek, “Benden uzak olsun” demek gibi herhal… O uğursuz sayının, uğursuzluğun buçuğu da belki.

Aynı haftaya denk gelen iki ölümün düşündürdükleri

IŞİD lideri el-Kureyşi ile kendisine “Müslümanların Gandisi” ismi verilen Cevdet Said’in ölümlerinin aynı haftaya denk gelmesinin sembolik bir anlamı var. Said, tıpkı Gandi gibi “şiddet”i mutlak olarak reddetmiş bir âlimdi. Dünya sürgününe ilave olarak doğup büyüdüğü Suriye’den de ayrılmak zorunda kalan Said, geldiği Türkiye’de bu defa Türkiye’deki savaş taraftarı iktidar ve iktidarı destekleyen İslami/dindar sivil toplumun içinde entelektüel bir sürgün hayatı yaşadı.

Çorap işçileri hükümet devirir mi?

Belki öncesi de vardır, ama ben André Gorz’un 1980’de yayınlanan Elveda Proletarya kitabından beri bu tür görüşler duyar dururum. İnatçılıktan mıdır, nedendir bilmem, duyar dururum ama hiç inandırıcı bulmam. Bana hâlâ toplumu işçi sınıfı değiştirecekmiş gibi gelir, artık olmadığı söylenen ama nedense benim ne zaman istesem kolaylıkla görebildiğim işçi sınıfını önemli bulurum.

Kürt Barışı: Demokratikleşmenin ve rasyonelleşmenin anahtarı

Sorun, herhalde, çözümsüzlüğün viran etme, çözümün ise inşa etme kapasitesinin büyüklüğünü kavrayacak derinlikte bir siyasi anlayışın şimdiye dek geliştirilememiş olmasıdır. Eğer mevcut rota izlenip de bu mesele çözümsüz bırakılırsa, Türkiye tahammülfersâ bir hal alan insani ve maddi bedelleri ödemeye devam eder. Meseleye akılcı, esnek ve olgun bir perspektifle eğilip bu soruna nihai bir çözüm bulunması durumunda ise Türkiye, gerek toplum gerekse devlet olarak ciddi bir avantaj sağlar.
- Advertisement -

Bir af gecesi ve ‘yedek lastik’ öyküsü

Cezaevine görüşe gelen ailelerimiz Ecevit militanı gibi CHP saflarında koşturuyorlar, çocuklarının içeriden kurtulmasının bu partinin iktidarından geçtiğini biliyorlardı. Benim de içinde yer aldığım bir kesim solcu, acayip bir tutum içindeydik. CHP’yi ve Bülent Ecevit’i düşman görecek kadar sert bir muhalefet yürütüyorduk. Onları, devrimci bir yükselişi, reform öğütleriyle bastırmaya çalışan burjuvazinin ‘yedek lastik’i olarak görüyorduk.

En Son Çıkanlar