Biri çıkıp “İmamoğlu’nun muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak öne sürülmesi iktidarın ekmeğine yağ anlamına gelir” deseydi nasıl karşılardınız? Herhalde ‘yok artık’ derdiniz. Hemen herkes Erdoğan’ın en çok İmamoğlu’ndan korktuğu, o nedenle önünü kesmeye çalıştığı konusunda hemfikirken, bu türden çıkışlar muhakkak ki ‘pişmiş aşa su’ kabilinden görülürdü. Ancak ben bu yazıda söz konusu önermeyi savunmayı ve okuyucuyu ikna etmeyi deneyeceğim…
Eh, tabii, doğrudan siyasî-askerî çatışmalar alanından spor alanına taşınması, bir bakıma iyidir bütün düşmanlıkların. “Make love, not war.” Yok, pardon, ağzımdan kaçtı. Eksen kayması oldu. Gençliğime, 1960’ların hippie karşı-kültürüne gitti aklım. Şimdiki versiyonu: Savaşmayın; gol atın. Savaşmayın; tezahürat yapın. Hele milliyetçilikler için, yararlı bir palyatif, semptomatik tedavi türü. Yeryüzünde hiç milliyetçilik olmamasını tercih ederim. İzahtan vareste. Ama madem (henüz) çekip gitmiyorlar, bari stadyumlar ve tribünlerden çıkmasınlar. Örneğin gidip dünyanın bütün Ukraynalarına sataşmasınlar.
Hayatımda sadece bir kez CHP’ye oy verdim. Tekrarlattırılan İstanbul belediye başkanı seçiminde “Bu kadarına da çüş artık, bu hukuksuzluğa izin vermemek gerek” deyip İmamoğlu’na oy vermek zorunda kaldım. Tüm yargı mensup ve kurumlarından rica ediyorum: Adamı mağdur duruma düşürüyorsunuz, yukarıdan talimat alıp hukuku yok sayıyorsunuz, ikinci kez CHP’ye oy vermek zorunda bırakacaksınız beni. Yapmayın, Allah rızası için!
Sonuç olarak, 6’lı masadan, muhafazakarın, milliyetçinin, sosyal demokratın, ulusalcının, liberalin kabul edebileceği bir isim ortaya çıkacak. Aday, böylesine bir mutabakatın sonucunda belirlenecek. Tabii bu bir uzlaşma. Taraflar, ortak hedefe uzlaşarak ilerliyorlar. Uzlaşmak bir ölçüde kendi pozisyonundan ödünler vermeyi de gerektirir.
Ergenekoncularla 2014’ün başından itibaren başlayan yakınlaşma (sonrasında ittifak), Erdoğan-devlet bütünleşmesinde ‘viraj’ın alınması anlamına geliyordu. O noktadan geriye dönüş yine de ihtimal dahilindeydi fakat 15 Temmuz’dan itibaren bunun mümkün olmadığı bir yola girildi, çünkü o bir otoyoldu ve geriye dönüş artık mümkün değildi.