Kendilerini muhafazakâr olarak tanımlayanların, sıradan bir binaya bir kat daha eklemek uğruna böyle muhteşem bir eserin siluetini perdelemelerine, İstanbul’un görsel kimliğini bozmalarına asla müsaade edilemez. Bu, tarihe, İstanbul’a ve geleceğe yapılan büyük bir haksızlık olacaktır.
Toplumsal çeşitliliğin meşruiyet bulduğu zihniyet(ler) nasıl gelişecek? Bu sorunun cevabına imkân sağlayacak bir ışığı göremediğimden, (geçen yazımda) mağaranın dışına koşanların acele etmemeleri gerektiğini söyledim. Tarihte aheste yürümeyi tercih ediyorum. Zihniyet değişimi olmadan gerçekten köklü meselelere çözüm bulabileceğinize inanıyorsanız, bir sonraki mağarada görüşmek üzere.
Türkiye’de kanunlar bazı alanlarda toplumsal kültürümüzden daha ileri hükümler içeriyor. Bunda Avrupa Birliği’ne uyum yasalarının da bir rolü olduğunu biliyoruz. Şimdi geri vitese takılmış şekilde, kazanımların tasfiye edildiği bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçten en çok kadınlar zarar görüyor. Kadınların hakkı hukuku korunaklı olmaktan çıkarılmak isteniyor.
İnsanla, yapay zekayla ilgili makalelerimin büyük kısmında bilinç, bilinç diye yazıp durdum. Sonra birden şuur kelimesiyle arasında farkı merak ettim ve şaşırtıcı sonuçlara ulaştım. Ulaştığım sonuçlar elbette tartışılabilir. Aklım bu kadarına erdi. Takdir sizin!
Yukarıda soldaki zevatı herkes tanıyor. Ortada İmparator Hirohito (1901-1989). Sağda Mareşal Amiral İsoroku Yamamoto (1884-1943), Pearl Harbor baskınının mimarı, uçağı düşürülüp de ölünceye kadar İmparatorluk Donanması başkomutanı. Seksen yıl sonra bugün, ne âlemi var hepsini tekrar hatırlamanın? Putin’in yarattığı ve sonra kabahati Batı’ya bulduğu Ukrayna krizi, yer yer Hitler’in inatçı ve yalancı saldırganlığını andırmakta. Rusya - Çin yakınlaşması da Avrupa’da kurulan Faşist-Nazi Mihverine, özellikle 1936’daki Anti-Komintern Paktı’yla, Uzak Doğu’da Japonya’nın ortak olmasını çağrıştırıyor.