Kutuplaşmanın toplumda yol açtığı ahlâki bozulmanın veçhelerinden biri: Çıkar gütme saikiyle kutup değiştirenlere karşı gösterilen (gösterilmeyen) tepkiler. (…) Hangisi size daha rahatsız edici geliyor: Fatih Çekirge ve Şebnem Bursalı’nın Emine Erdoğan’ın kitabı için kaleme aldıkları “övgü övgü övgü” yazıları mı, yoksa Emine Erdoğan’ın bir zamanlar kıyafeti nedeniyle ona dünyayı dar edenlerin safında yer alan bu ikiliyi bağrına basması mı?
er iktidar, kendi ulusal çıkarlarını savunan bir dış siyaset izleme iddiasındadır. Muhalefet de eleştirilerini dillendirir. Tabii dış politikada muhalefet iç politikadakinden daha zordur. İktidar, “Milli menfaatler böyle gerektiriyor” dediği anda, çoğu zaman, psikolojik üstünlük sağlar. Türkiye’nin bölgede zorlandığı, dış politikanın tartışıldığı bir süreçteyiz uzun süredir.
Bahçeli (Devlet) sınırları çiziyor, Erdoğan ise o sınırlar dahilinde yönetiyor. Ancak bu tespit gerçekliği sadece kalın hatlarıyla yansıtıyor. Aslında Devlet ilişkinin dinamiğine, içinden geçilen konjonktüre bağlı olarak sınır çizmeye ‘çalışıyor’; Erdoğan da ilişkinin dinamiği ve konjonktüre göre buna uyan ya da uymayan kararlar almaya ‘çalışıyor’. Ortaya çıkan sonuç ise herkesin niyetinden bir miktar farklı olabiliyor.
7 milyonu da aştık ve dünyada 6. sıradayız. Dünyanın en güçlü, en kalabalık nüfuslu ülkeleriyle yarışıyoruz. Türke mahsus bir tevazuyla susarken, aslında lider ülke olma yolunda devâsâ başarılara imza atıyoruz. Yeni ve âdil bir dünya düzeninde yerimizi şimdiden, bileğimizin hakkıyla alıyoruz.
Zihniyet yenilenmesi ve demokratik rejimin inşası, hiçbir siyasi kimliğin tek başına başarabileceği iş değil. Sadece seçim aritmetiği; güç yetirebilme meselesi olarak da düşünemeyiz; böyle bir sürecin, doğası gereği çoğulcu, müzakereci, uzlaşıcı yöntemlerle ilerlemesi gerekiyor.