GÜNÜN YAZILARI

Despotizmin masum kılıfları: Saygı duymak zorundasın!

Türkçede saygı tamamen bir itaat enstrümanı olarak kullanılıyor. Çoğunluğun/güçlünün değerler sisteminin azınlığa/zayıfa dayatılması saygı değildir. Saygı gönüllülük esasıyla varolur. Türkiye’de, bu ataerkil itaatçi kültürde yetişmiş insanlar için basit bir yöntem öneriyorum. Saygı duyduğunuzu düşündüğünüz şey ya da kişiyi düşündüğünüzde korku hissediyorsanız, ona saygı duymuyorsunuzdur, ondan korkuyorsunuzdur.

İki tarz-ı siyaset(sizlik): Mansur Yavaş ve Altılı Masa

Seçmenler açısından muhalefet partilerinin bir arada olması, bu yönde irade beyanında bulunmaları tabii ki önemli, fakat bu beyan ancak onların ortak siyasi irade beyanlarıyla birlikte anlamlı olabilir, ki bunu bir türlü göremiyoruz. Altılı Masadaki partilerin her birinin “partimiz iktidara geldiğinde” diye başlayan lafları onları destekleyen seçmenlerde sadece sinirlilik yaratıyor. Çünkü tek başlarına değil birlikte iktidar olacaklar ve seçmenler onların birlikte ne yapacaklarını görmek istiyor.

İsmet İnönü’ye mektup

“Tekrar ediyoruz Sayın İnönü, Cumhuriyet devleti hududları içinde ve mütekâsif olarak asgari sekiz milyon Kürt yaşamaktadır ve bunlar mesela Kıbrıs’taki Türkçe konuşan kitlenin haiz olduğu siyasi, içtimai, harsi ve iktisadi hakları serbestçe kullanmaktan vazgeçtik, kendilerine Kürt diyebilmek, anadillerini serbestçe konuşmak ve okuyup okutabilmek hakkına bile sahip değillerdir.”

Politik merkez ve Akşener’in yeni siyaset arayışları

Merkez sağda yeni bir rüzgâr ve heyecan ne yazık ki bu koşullarda henüz esemiyor. Buna rağmen ideolojik alt yapısına bakılmaksızın Sayın Yavaş gibi insanlar sadece dürüstlüğü, hizmeti ve apolitikliği ile de ilgi çekebiliyor. Yeni merkeze aday geleceğin potansiyel tabanı, statükoya ve yaşanan derin krizlere radikal kararlarla ve cesaretle karşı duracak siyasi bir irade ve vizyon arayışını beklemektedir.
- Advertisement -

Cemal Kaşıkçı Davası’nın talihsiz serüveni

Kaşıkçı kararıyla Türkiye, hukuk sisteminin bağımsızlıktan ne denli uzak olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. En azından imaj düzeyinde dahi olsa hukuk sistemimizin koruyabileceği asgari düzeyde bir itibar tamamıyla kaybedilmiş, neyin karşılığında yapıldığı bile belli olmayan bu “fedakârlıkla” Türkiye, tüm devlet ağırlığından vazgeçerek sessizce kenara çekilmiştir. Üstelik bu, Suudi Arabistan’la suçluların iadesi gibi yükümlülükler öngören herhangi bir ikili veya çok taraflı uluslararası antlaşma olmadığı hâlde yapılmıştır.

En Son Çıkanlar