Türkiye’nin de öncelikli gördüğü Suriyelilerin geri dönüşü konusunda uluslararası kurumların rolü elzem sayılıyor. İktidar ve iktidarı destekleyen geleneksel medyanın, Avrupa Konseyi gibi Türkiye’nin de kurucusu olduğu kurumları “yabancı” olarak değerlendirdiği; Türkiye’den bir yargıcın da görev aldığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni Türkiye’ye düşman bir kurum olarak gösterdiği günümüz ortamında bu zorunluluk tarihin bir ironisi olsa gerek.
Bugün Kavala, Demirtaş ve Altan için sesini yükseltebilen bir CHP lideri var. Türkiye’deki tüm caddelere “kimseye istemediği soru sorulmayacak, ifade hürriyeti yüzünden kimse hapse girmeyecek, Barış Akademisyenleri işlerine geri dönecek” afişleri asabilen bir CHP var. Bundan altı yıl önce bir araya geleceklerini yazacak bir analistin deli muamelesi göreceği altı partinin liderinin yemeğinin aşçısı da elinin tadı tuzu bir türlü beğenilmeyen Kılıçdaroğlu. Ama tarihsel olarak yüzde 25’e toslamış bir partiyi, iktidar alternatifi haline getirmiş Kemal bey, Analiz Beyleri yine de mutlu edemiyor. Analiz Beyler kürelerine bakıyor, sosyolojik analizler yapıyor, toplumu kesip biçiyor ve 10 yıldır CHP gibi bir partiyi yönetip, iktidar potasına sokan Dersimli bir Kürt genel başkana verdikleri siyasi tavsiyeleri yerine getirmediği için kızıyorlar.
Diyarbakır’da yıllardır ciddi bir trafik sorunu yaşanıyor. Tomalar, zırhlı araçlar -çoğu çocuk ve yaşlı- insan ezip duruyor. İnternette birkaç dakikalık bir arama, sorunun boyutlarını hemen gözler önüne seriyor. “Peki,” diyeceksiniz, “Yozgat, Tokat veya Çorum’da çok sayıda vatandaş zırhlı araç, Kirpi veya TOMA altında kalıp ölüyor mu?” Kısa cevap, “Hayır, ölmüyor…” Çünkü bu bir Kürt sorunu.
Muhalefetin, artık gecikmeden bir gelecek vizyonu ortaya koyması gerekiyor; Davutoğlu’nun son günlerdeki uyarıları, bu bağlamda son derece mühim. Ekonomik rasyonelleşmeyi, özgürlükleri, temel hakları, sosyal adaleti ve hukuki güvenliği merkeze alan bir geleceği tasarlamasına ve bunu halka anlatmasına ihtiyacı var muhalefetin.
Batı’nın insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, sanat, heykel, şehircilik, müzik gibi alanlardaki yüzü, insanlığın yüzlerce yılda elde ettiği birikimin ürünüdür. Öteki yüzde ise sömürgecilik, bencillik, duyarsızlık vardır. Türkiye’de iktidarlar genellikle insan hakları konusunda eleştiriye uğrayınca Batı’nın sömürgeci yüzünü hatırlarlar. “Sen de Kongo'da katliam yaptın” diyerek söze başlamayı tercih ederler.