Ayrımcılık ya da daha vahim boyutuyla ırkçılık Suriyelilerin gelmesiyle ortaya çıkan yeni bir olgu değil Türkiye’de. Başka birçok ülkede de olduğu gibi. Aslında Suriyeliler gelince eski "ötekilerin" yükleri belki görece hafiflemiş durumda (Kürtler hariç). Çünkü Suriyeliler birçok bakımdan daha ucuz maliyetli, daha elverişli günah keçisi. Halbuki daha vicdanlı bir bakış açısıyla bakılabilir Suriyeliler olgusuna. 12 eylül sonrasında Suriye’ye kaçan binlerce Türkiyeli gence kucak açmıştı Suriyeliler.
Luanda’da hava sıcak, hayat boğucu, gelecekle ilgili umut taşımak zor. Herhangi bir işi acele yapmaya, hatta yapmaya bile, gerek yok gibi görünüyor. Hayatın, bulunabilirse, tadını çıkarmak gerek. Islık çalarak gölgelik yerlerde dolaşmak, damla damla da olsa akan bir suyun altına girip serinlemek, bulunca bir kap yemek yemek, çatılarda rap söylemek, klimalı bir yerde uzaklaştıkça güzelleşen anıları düşünmek, klimanın değil de denizin esintisine kendilerini bıraktıkları rüyalara dalmak...
“İnanmıştı, çünkü inanmaya ihtiyacı vardı. İnanmak istemişti. Bir tahta kulübeden başlayıp bu noktalara getirdiği 40 yıllık bir yapılanmanın liste liste, duvar duvar yıkıldığını; vücudundan parça parça et koparıldığını görüyordu. Bu kâbusu bitirecek, devlet destekli bu fırtınayı dindirecek bir muştuya muhtaçtı.”
Cumhurbaşkanımız tam 780 saniyelik bir bayram tebriki yayınlıyor ve sadece 5 saniyesinde uyuyor. Serbestiyet’in bu rakamlar arasındaki devasa farkı görmemesi nasıl açıklanabilir bilemiyorum! İletişim Başkanlığı Kriz Çıkarma İşleri’ndeki arkadaşlar harika bir iş çıkarmış. Nitekim herkes o 5 saniyeyi konuşuyor. Niye? Çünkü garip olan o kısım! O kadar alıştık ki böylesine uyanık bir lidere ve onun iletişim beyin takımına, şimdi liderimizin ‘insani’ tek bir davranışını bile yadırgıyoruz.
Ankara’da bakanlıklar, belediyeler, kalkınma ajansları AB ve vakıfların fonlarından almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Fon almak ve idare etmek için danışmanlık hizmeti alıyor, aldıkları fonlar bağıra çağıra basın toplantılarıyla ilan etmekten çekinmiyor, “her şeyin en iyisi” esaslı organizasyonlarda bir güzel de harcıyorlar. Sonra da akşam eve gidip fon alan basın kuruluşlarını “beşinci kol faaliyeti” ilan ediyorlar. Çünkü yurtdışından fon bulmak sadece devlete ve belediyelere layık görülen bir hak.