GÜNÜN YAZILARI

YAE düşmanlığı (3) Bogomillerden Katharlara ve süper-solculara, ermişlik arayışı

Gelelim, politik sektarizm sorununa. Demokrasi niçin ürkütücü? Belki sadece kendi (sosyalist, komünist) partisinin bağımsız adaylarıyla seçimlere katılmak dışında, olağan parlamenter siyasette yer almak neden bu kadar korkutuyor bazı solcuları? Herhangi bir ittifaka girmek; resmen şu veya bu koalisyon içinde yer almasalar bile bazı reformlara dışarıdan destek vermek, neden en büyük günah kabul ediliyor?

On büyükelçi krizi

Anayasanın 90. maddesine göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş olan insan hak ve özgürlüklerine dair sözleşeme hükümleri, iç hukuk hükümlerinin üzerinde yer alır. Eğer uluslararası sözleşme ile iç hukuk arasında bir çatışma meydana gelirse, uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır. Dolayısıyla büyükelçilerin, bizim hukukumuzda da bağlayıcılığı olan bir mahkeme kararına dayanarak bir hak ihlalini gündeme getirmeleri hem doğaldır hem de uluslararası hukuka uygundur.

İstanbul Limanı sahili 200 yıl sonra halka açıldı

Ahmet Vehbi’nin İstanbul Notları’nda bu hafta yeni açılan Galataport izlenimleri ve İstanbul'un en kaotik noktalarından biri olan Mecidiyeköy'deki viyadüğün altındaki adacık var. “Galataport'un sahili yürüyüşe açık, sadece limana yanaşmış bir gemi varsa o geminin olduğu kısım portatif duvarla kapatılıyor. Bu ileri teknolojinin yokluğunda sahil (uluslararası liman yani sınır kapısı gibi bir statüsü olduğundan) 200 yıldır halka kapalıydı.”

Alman siyasetinde kadın ağırlığı

Alman Parlamentosu’nda, 735 milletvekilinin 255’i yani %34’ü kadın. Yeşiller %58, Sol Parti %54, SPD %42, FDP %24, CDU-CSU %23, AfD %13 kadın milletvekiline sahip. Türkiye kökenli 18 milletvekili var, 11’i kadın. Bir de trans milletvekili var. Yeşiller’in 22 milletvekilinin yaşı 30’un altında. Saskia Weishaupt, Kathrin Henneberger, Zoe Mayer gibi genç kadın milletvekilleri gazetelerin manşetlerinde. Dünya görüşleri, yaşam tarzları merak ediliyor, tartışılıyor.
- Advertisement -

Peki orta sınıflar da Gulaglara mı?

Turhan’ın anlattığı ekonomik modelin basit bir sonucu var: Orta sınıfın çökmesi. Çünkü bu teze göre Türkiye ucuz üretim üssü haline gelecek. İnsanlar da ucuz maliyetli işçiler olarak bu üretim sektöründe iş bulmaya başlayacak. Yani tüketici, hizmet sektörlerinde çalışan maaşlı orta sınıf, işçi sınıfı haline gelecek. Enflasyon ve kur yüksek olduğu için de orta sınıfın yaşam tarzı değişecek. Türkiye’nin Çin’in yerine bir üretim ve tedarik üssü olmasından duyulan heyecan, zaman zaman gazete haberlerine de yansıyor.

En Son Çıkanlar