2015’de ilk çözüm süreci Suriye iç savaşı yüzünden bitmişti. İkinci çözüm süreci de yine bölgesel bir savaşla sınanıyor. Bu kez PKK’ya teklifin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama teklifin kimden geldiği açık; İran’dan değil İsrail’den… Dün Bahçeli ve Demirtaş’tan gelen mesajlar çözüm sürecinin bu kritik karar anına ilişkin açık uyarılardı.
Terör örgütünün ideolojisi kendi üstünlükçülüğü ve etrafın köleleştirilmesi ile ilgilidir. Sizin dininizle ilgisi ya yoktur ya da çok azdır. İşin ilginç tarafı terör örgütünün ideolojisinin de dinle ilgisi ya yoktur ya da çok azdır.
Şu anki süreç bazı köşe yazarları tarafından “Netanyahu’nun tarihi liderliğinin kanıtı” olarak resmediliyor; kimilerince ise “tehlikeli bir kumar ve Washington’a bağımlı bir manevra” olarak niteleniyor. Operasyonun lehinde tavır alanlar “Yıkalım molla rejimini, fırsat bu fırsat” diyor. İsrail’de hareketli bir medya dünyası ve renkli bir basın var. İsrail gazetelerinin web sitelerindeki okur yorumları bölümleri de oldukça aktif; orada da yoğun tartışmalar yaşanıyor.
1978 yılında Marksist-Leninist formatla silahlı mücadeleye başlayan PKK ile 2025 yılındaki PKK arasında hiçbir benzerlik kalmamıştır. PKK, artık sadece silahlı bir örgüt değil, yerleşik alana geçmiş ve belli bir toprak parçasını yönetmeye çalışan bir aktör haline gelmiştir. PKK, bunun farkında olmakla yetinmiyor; aynı zamanda bu farkındalığın gereklerini de yerine getirmek için kendini feshederek silahlı mücadeleye son verdiğini ilan ediyor.
Anayasa, gizli kapaklı yapılacak bir iş değil. Kapalı kapılar ardında anayasa tartışamazsınız. Bir fikir ileri sürersiniz, bunu da herkes görür. Eğer o fikrin yanlış olduğu kanaatindeyseniz, eleştiri yapar ve alternatifini gösterirsiniz. Tartışmaya dâhil olmak ve masaya oturmak, her söyleneni onaylamak ve mutlaka anlaşmak manasına gelmez.