Kosova, 9 Şubat’ta parlamento seçimine gidiyor. Başbakan Albin Kurti’nin Arnavut ulus milliyetçiliğini önceleyen karakteri sayesinde son iki seçimden galip çıkması ile Kosova içte ve dışta istikrarını arayan ülke olarak göze çarpmaktadır. Kosova ile Arnavutluk’un birleşmesinden yana olan Kurti, partisinin binasına “ülkeye dayatılmış bir bayrak” dediği Kosova bayrağını değil Arnavutluk bayrağı asıyor. Bu, Kurti’nin Kosova’nın varlığı ve geleceği ile ilgili vizyonunu özetler nitelikte.
Naci Görür şöyle diyor: “Ortalama 7.5 büyüklüğünde deprem olasılığı çok fazla. İstanbul ya da Kuzey Marmara depreminin her an olma ihtimali yüzde 47. Şimdi bu depremin olacağı yer kesin. En son deprem 1766 yılında; o fay da her 250 senede bir deprem üretiyor. Artı-eksi 10 ila 15 sene var. Yani bugünlerde deprem olma olasılığı fazla. Doğrultulu atımlı bir fayın bir yerinde deprem olursa öbür tarafında da deprem olursa sismik boşluk olur ki muhakkak kırılmak zorunda. Yani Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu Marmara içinde kırılmak zorunda. Çünkü Doğu ve Batı’da kırılmış, ortası sismik boşluk yani kırılacak demektir.
Aslında başlıktaki sorunun basit bir cevabı var: Bir disiplin kurumu olan ordunun mensubu teğmenler slogan atamazlar. Bu sloganın Atatürk için ya da Erdoğan için atılması fark etmez. Slogan askere uymaz. Ama galiba bu cevabın çok çok uzağındayız.
Almanya, son aylarda, bir politikacıyı benimsemeye başladı: Friedrich Merz… Merkel’in yanında yetişmiş bir isim. Merkel siyaseti bırakınca, onun partisinin yani CDU’nun başına geçti. Almanya’nın...
Bu kadar sertlik-yumuşama-sertlik döngüsünden sonra Erdoğan muhalefete dönüp bir kez daha “Dönem, kızgın demiri soğutma dönemidir, hepimiz 82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız” diyerek yeni bir döngüyü deneyebilir mi? “Yok, sertliği bu doza kadar yükselttikten sonra aynı zokanın bir daha yutulmayacağını o da bilir” denebilir mi? Eski döngüleri gözden geçirince bunun pekâlâ mümkün olduğu anlaşılıyor.