1978 yılında Marksist-Leninist formatla silahlı mücadeleye başlayan PKK ile 2025 yılındaki PKK arasında hiçbir benzerlik kalmamıştır. PKK, artık sadece silahlı bir örgüt değil, yerleşik alana geçmiş ve belli bir toprak parçasını yönetmeye çalışan bir aktör haline gelmiştir. PKK, bunun farkında olmakla yetinmiyor; aynı zamanda bu farkındalığın gereklerini de yerine getirmek için kendini feshederek silahlı mücadeleye son verdiğini ilan ediyor.
Anayasa, gizli kapaklı yapılacak bir iş değil. Kapalı kapılar ardında anayasa tartışamazsınız. Bir fikir ileri sürersiniz, bunu da herkes görür. Eğer o fikrin yanlış olduğu kanaatindeyseniz, eleştiri yapar ve alternatifini gösterirsiniz. Tartışmaya dâhil olmak ve masaya oturmak, her söyleneni onaylamak ve mutlaka anlaşmak manasına gelmez.
Demokrat kelimesi köylülerin diline “Demir Kırat” olarak yerleşmişti. Babamla çıktığımız gezilerden birinde CHP’ye delege seçimi yapılacaktı. Küçük köyün sadece bir kahvesi vardı. Babam içeri girdi, selam verdi. Yarı ağızla bir “Aleykümselam” yankılandı. Babam, iyi tanıdığı köylülere isimleriyle seslenerek, “Hasan Efendi”, “Hüseyin Ağa” diyerek, delege olmak isteyip istemediklerini sordu. Bir süre sessizlik oldu. Ardından köylülerden biri fırladı, kahvenin ortasında göbek atmaya başladı.
Görünen o ki bir sonraki seçimlere kadar dünya ve bölgemiz daha istikrarlı olmayacak. Ve bütün dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin birinci gündemi de güvenlik olacak. Dış politikada yetkinlik, ülkeyi yönetme becerisi siyasetçilerde en çok aranan vasıflar haline gelecek. Bütün siyasetin kendini buna karşı hazırlaması gerekiyor. Çünkü artık mesele “dış politika ve güvenlik, aptal!”
Nikea Konsili’nin 1700’üncü yıldönümü münasebetiyle dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen kutlama faaliyetlerini içeren gördüğüm bir listede İstanbul’da Ekim ayında düzenlenecek bir tek konferansa rastladım. İnsan hakları ve demokrasi karnemizin bir hayli bozuk olduğu bugünkü ortamda iktidar Patrikhane’yi Papa Leo’nun da katılımıyla yıl içinde bir toplantı düzenlemesi için teşvik etmesi ve bu amaçla gereken tüm desteğin verileceğini açıklaması kötü mü olur? Bence karnemizin düzelmesini tek başına sağlamaz ama Hristiyan dünya kamuoyuna pozitif bir mesaj verir.