Buzzati’nin Tatar Çölü’nü insanları düşünmeden itaat eden bir otomata dönüştürme amacıyla bizzat insan doğasını değiştirmeye çalışan bir faşist totalitarizmin egemenliği altındaki Mussolini İtalyası’nda yazdığını hatırlarsak, Bastiani Kalesi’nin bu totalitarizmin mükemmel bir örneği olduğunu fark ederiz.
Avrupa’ya İngiliz seçkinlerinin 1800’lerde kolonyal fantezi öğesi (!) olarak Hindistan’dan gelmiş. Bu işleme tekniği 200 yıla varan bir süreçte “egzotik” bir şey olarak Batı Avrupalı seçkinlerin ilgisini cezbetmiş. Bu yazıyı yapısalcı postmodernist bir manifestoya çevirmek niyetinde değilim ama bu işlemelerin Hindistan’ın bağrından İngiliz seçkinlerinin elbiselerine kanatlanıp uçmasının da sömürgecilikle doğrudan bir ilgisi var. İngiliz yüksek sosyetesinin kadınlarına böcekli elbiseler giydiren şey, ince zevk ve estetik duygusundan ziyade, güç, üstünlük algısı ve hakimiyet duygusuyla Doğu’yu, kültürünü ve geleneklerini egzotik nesneler olarak görmekti.
“Hissedilen enflasyonda Menemen Endeksi”, endeksi sarsan “Romantik Domates”ler, “Domates Güzeli”, menemen referandumları, sınıfsal lezzetlerden “Acılı Amele Menemeni”, domates iltisaklı “cambazlar, ahlaksızlar, terbiyesizler”, “Rotten Tomatoes”lar… Kara komedi, fantastik bir film gibi görünse de bu bir ekonomi yazısı. Menemen misali: “Bazen soğanlı, bazen soğansız…”
“Hamas’ın yaptığı terörün savunulacak hiçbir tarafı yoktur. Fakat İsrail’in şu anki harekatı Hamas’tan öç almaya ilaveten Filistin halkını cezalandırmak şeklinde. Ayrıca topraklarını genişletmeye yönelik. Kimseyi aptal yerine koymasınlar”, “Çözüm İran dahil herkesin İsrail’i tanıması ve barış yapması, İsrail’in de iki devlet formülünü kabul etmesi.”
Türkiye’de hâlihazırda bir anayasa yapmak için gerekli koşulların var olmadığı, iktidarın mer’i anayasaya bile riayet etmediği ve muhaliflerin baskı altında tutulduğu söylenebilir. Doğrudur. Bu noktada mahir bir muhalefete düşen, iktidarın niyetlerinden bağımsız olarak, anaysa tartışmasını şikâyetçi olunan hususları değiştirmek için kullanabilmesidir.