Ali Bayramoğlu ile Bugünler: Özgür Özel, dış politika brifing meselesinden eleştirildi ama Türkiye'nin bence buna ihtiyacı var. Bunlar akıllı ve yaratıcı hamleler. Tabii ki, her iki parti bir araya gelip son derece muhafazakar bir dış politika ortaya çıkarırsa bunu tartışırız. Ama usul açısından böyle bir koordinasyonun önemli olduğunu düşünüyorum. Siyaset sadece önerilerle, soyut ortaya atılan söylemlerle oluşmaz. Bu söylemlerin, bu önerilerin hayata geçirilme çabasıyla gerçekleşir. Belediyeler bunun mecralardından birisidir. Şimdi dış politikada bir kapıyı zorlayan bir örnek görüyoruz ve ben açıkçası şu aşamada son derece anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyorum.
Bilimcilik, Marksizmi benimseyen sosyalistleri onyıllar boyu, 20. yüzyılın ikinci yarısına, 1970’lere, 80’lere, 90’lara kadar taassuba, bağnazlığa hapsetti. Büyük tektanrıcı dinleri andıran bir inanç kudretine, bir yanılmazlık hissine yol açtı. Marksizm ve sosyalizm adına yapılan her şeyin haklı ve doğru olduğunu, bunun için de maddî-manevî her türlü bedelin ödenebileceğini yerleştirdi. Hıristiyanlıktaki martyr’lik, Müslümanlıktaki şehitlik mertebelerine karşılık gelen devrim şehitliği, komünizm şehitliği, parti şehitliği, devlet (işçi sınıfı devleti) şehitliği gibi törensellikleri besledi. Ancak bu sözcüklerle ifade edilebilecek; bireyi yok sayan kollektivist bir otoritarizme vardı.
Şinasi Gündüz: “Siyonizm Avrupa'nın ulus devlet fikrinden etkilenerek diasporadaki Yahudi sorununu çözmek için üretilen bir ideoloji. Hristiyan Siyonistler, Yahudi Siyonistlerden daha fazladır. Hristiyanlıkta özellikle Reformasyon dönemi sonrasında bu ön plana çıktı.” “Gazze’deki soykırımı telin eden bir toplantı yapalım dedik. Cübbelerimizi giydik ve gittik oraya. Tüm İstanbul'da kaç kişiydik biliyor musunuz?: 200 kişi. Sadece İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 180 akademisyen var. Bugün Yale’den Harvard'a birçok akademisyen ve öğrenci kendi kariyerini ortaya koyarak zulme hayır diyorsa bu çok onurlu bir şeydir. Üniversite insana gerçekten onurlu bir duruş kazandırmalı.”
Galataport projesi “İstanbul’un sahilini halka açıyoruz” ve “Deniz Senin, Şehir Senin” sloganlarıyla tanıtılmıştı. Ama proje bitti ve artık Karaköy sahilde kıyı şeridinde insanların yürüme yolunu kesen lüks bir otel var. Kıyı Kanunu’na göre bir otelin bu şekilde kıyıyı kapatması anayasaya aykırı. Mimar Ömer Yılmaz: "İstanbulluların sahilde yürümesini engelleyen, geceliği 30 bin TL olan bir lüks otele izin vermek neresinden bakılırsa bakılsın ahlaksızlıktır. İstanbulluların o otele utançtan giremiyor olması lazım."
İmamoğlu’yla 23 Nisan törenindeki fotoğrafından anti-küreselci komplo teorileri üretilen “siyahi çocuk” Efe Ercan’ın babası Emre Ercan, Serbestiyet’e konuştu: “Efe’ye 3 yaşındayken otizm tanısı kondu. Milli bayramları, törenleri çok seviyor, protokole girmeye çalışıyor. Televizyonda İstiklal Marşı çalınca evde bizi ayağa kaldırıyor. Efe’nin annesiyle, Gine’de tercüman olarak çalıştığım sırada, Atlas Okyanusu’nun kıyısında kumda plastik sandalyeleri olan bir kafede tanıştık. Alman ajanı dedikleri annemin ailesi Arnavut göçmeni. Benim çocukluğum da Belçika’da Türk göçmen olarak geçti.”