Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF) Başkanı Abdullah İslam: "Türkiye'de 350 bin uluslararası öğrenci okuyor. Ekonomiye katkıları 2,5 milyar-3 milyar dolar. Bu 350.000 öğrencinin sadece 15.000’i devlet burslu. Hakkari dışındaki bütün illerde oluslararası öğrenci var. En az öğrenci Muş’ta, üçte biri İstanbul’da. Bir ilin, bir şehrin demografik yapısı, oradaki insanların meseleye bakış açıları ve şehirleşme, altyapı bunların hepsi bir parametre olarak dikkate alınmalı.”
Eğitim camiasının önde gelen ismi Eğitim Bilimleri Uzmanı-Öğretmen Cüneyt İltuş mesleğine başlamayı bekleyen 1 milyon öğretmenin 9 aydır bekletildiğini, ülkenin 200 bin öğretmene ihtiyacı olduğunu ancak 20 bin atama kararı verildiğini vurguluyor.
KPSS’ye hazırlık kitapları ve verdiği eğitimlerle tanınan ve kendisi de Öğretmen olan Cüneyt İltuş aynı zamanda eğitim emekçilerinin haklarını savunan bir aktivist. İltuş’la KPSS’yi, öğretmenlere yönelik mülakat uygulamasını ve atamaları konuştuk.
“Hiçbir kutsal kitap kendi başına din üretemez. Birisinin yorumuyla dinselleşebilir. İlk yazıldığı dönemin diliyle şimdi okunduğu dönemin dili çok farklı. Metni ancak tarihselleştirerek anlayabiliriz. Ama tarihselleştirdiğinde de dini vasfı azalacaktır. Böylece din sosyolojik bir cemaat anlam dünyasına dönüşüyor. Çok uzun yüzyıllara yayılsaydı ideolojiler için de geçerli olacaktı bu. Ama ideolojiler daha kısa süreli, bize benzeyen zihinlerin ürünleri. Daha kolay anlıyoruz. Ama bütün dinlerin dindarları o dini anlamakta aciz durumda. Ama zaten dindarlık da böyle bir şey. Dindarlık yaşayan bir şey. Her dönemde biz farkında olmadan yeniden yorumlanan bir şey.” Küçük Meseleler’in yeni bölümü şimdi Serbestiyet kanalında.
Ali Bayramoğlu ile Bugünler: Özgür Özel, dış politika brifing meselesinden eleştirildi ama Türkiye'nin bence buna ihtiyacı var. Bunlar akıllı ve yaratıcı hamleler. Tabii ki, her iki parti bir araya gelip son derece muhafazakar bir dış politika ortaya çıkarırsa bunu tartışırız. Ama usul açısından böyle bir koordinasyonun önemli olduğunu düşünüyorum. Siyaset sadece önerilerle, soyut ortaya atılan söylemlerle oluşmaz. Bu söylemlerin, bu önerilerin hayata geçirilme çabasıyla gerçekleşir. Belediyeler bunun mecralardından birisidir. Şimdi dış politikada bir kapıyı zorlayan bir örnek görüyoruz ve ben açıkçası şu aşamada son derece anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyorum.
Bilimcilik, Marksizmi benimseyen sosyalistleri onyıllar boyu, 20. yüzyılın ikinci yarısına, 1970’lere, 80’lere, 90’lara kadar taassuba, bağnazlığa hapsetti. Büyük tektanrıcı dinleri andıran bir inanç kudretine, bir yanılmazlık hissine yol açtı. Marksizm ve sosyalizm adına yapılan her şeyin haklı ve doğru olduğunu, bunun için de maddî-manevî her türlü bedelin ödenebileceğini yerleştirdi. Hıristiyanlıktaki martyr’lik, Müslümanlıktaki şehitlik mertebelerine karşılık gelen devrim şehitliği, komünizm şehitliği, parti şehitliği, devlet (işçi sınıfı devleti) şehitliği gibi törensellikleri besledi. Ancak bu sözcüklerle ifade edilebilecek; bireyi yok sayan kollektivist bir otoritarizme vardı.