1989 yılında Berlin Duvarı yıkılıp iki Almanya kutlamalar eşliğinde birleşirken, gelecek ile ilgili ‘sınırlar önemini yitirecek, duvarlar kalkacak, dünya küresel bir köy haline gelecek’ projeksiyonları yapılıyordu. Ama öyle olmadı. 32 yıl sonra dünyanın sınır hatlarında duvarlar yükseliyor. Savaşlar ve göçler başlıca sebep. Afgan göçüne karşı Türkiye-İran sınırına örülen duvar bunun son örneği. Dünyanın yeni duvarlarını araştırdık.
ÖZEL RÖPORTAJ Konya’da aynı aileden yedi kişinin öldürüldüğü katliamla ilgili 10 kişi gözaltına alındı, fail ise aranıyor. Eve iki ay önceki saldırıdan sonra kamera yerleştirildiği için olayın görüntüleri emniyetin elinde. Öldürülen Dedeoğlu ailesinin amcasının oğlu İsmet İnik, yaşananları anlattı: “Olayın içini biz çok iyi biliyoruz. Husumet 11 yıl önce şöyle başlıyor: Komşuları 2 tane Vanlı arkadaşı yanına yevmiyeci olarak tutmuş. O Vanlı arkadaşlara küfür etmiş. Kürt-Türk davası yapmış. Oradan araları açılmış. Daha sonra çalışan bir motor ve bahçeye atılan torpilden sonra 45-50 kişi saldırıyor. 15 gün önce gelip ’Biz ülkücüyüz, seni bu mahalleden göndereceğiz’’ diyor. Öyle diyor, kayıtlarda her şeyde var.”
Hem Erdoğan hem Demirtaş çağrı yaptı, şehirdeki STK’lar birleşip Sivil Toplum Pandemi Koordinasyonu’nu kurdu, şehre hem Türkçe hem Kürtçe afişler asıldı ama hiçbiri Diyarbakırlıları ikna etmedi. Diyarbakır hâlâ aşı oranı en düşük beş il arasında, vaka sayısı ise her gün artıyor. Diyarbakır’ın en merkezi yerlerinden Gazi Caddesi’ne çıkıp Diyarbakırlılara neden aşı olmadıklarını sorduk.
Boraltan Trajedisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın favori tek parti anlatılarından biri… İlk defa 1951’de ‘duyulan’ olaya göre, 2. Dünya Savaşı’nın son yıllarında Türkiye’ye sığınan çoğu Azeri, tümü asker 195 Sovyet vatandaşı savaşın bitiminden hemen sonra iade edildi ve sınırda kurşuna dizildi. Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, “Boraltan Köprüsü Rivayetleri” başlıklı yazısında yeni bir ‘anlatı’ sundu. Olayı konu alan filmin 1979’daki Maraş Katliamı’nı başlattığı Boraltan tartışmasını gazeteci Yavuz Selim Demirağ, akademisyenler Prof. Hakkı Uyar ve Dr. Orhan Çekiç ile konuştuk.
Mahçupyan: “‘Birey’ olmakla ‘insan’ olmak aynı şey değil”, Demirel: “Kısıtlama olabilir, fakat hayati mekânları kapsamamalı”, Özpek: “Aşılama kamu otoritesinin kısıtlamaları ile değil teşvikleri ile başarıya ulaşabilecek bir süreç”, Örgel: “Aşı yaptırmak hukuki bir zorunluk değil ve olmamalı ama insani ve vicdani bir sorumluluk”, Dilipak: “Bir şeyi hem zorunlu yapıp, hem de sorumluluk kabul etmiyorum demek ne ahlaki ne de hukukidir.”