Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor’da bu hafta: Trump sık sık "Amerika'yı tekrar büyük yapalım" diyor. Bu söylem, 1823'te dönemin başkanı Monroe'nun ortaya attığı Manifest Destiny (Kaçınılmaz Kader) anlayışından ilham alıyor. Monroe’nun amacı, Amerika kıtasına dış müdahaleyi önlemekti. Nitekim Trump, "Meksika Körfezi, Amerika Körfezi olsun" diyor, Panama Kanalı’na el koymaktan bahsediyor. Ayrıca, bir Fransız eski sömürgesi olan Kanada’nın ABD’ye katılmasını istiyor ve stratejik nedenlerle Grönland’ı almak istediğini dile getiriyor. Bakalım nasıl olacak? Trump korkusu her yere yayılmış durumda.
Reşat Çalışlar: “Son haftalarda hem Avusturya hem de Türkiye kırılma noktası yaşayan ülkeler ama kırılma noktasında oldukları konular bambaşka. Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ Lideri Kickl, biz de ise Ayşe Barım ve Serenay Sarıkaya toplumda bir kutuplaşma odağı özelliğine oturmuş durumda. Yeşiller Partisi'nden bir siyasetçi kadın, aşırı sağcı Kickl ile ilgili 'Biz lisede onunla öpüşmüştük' diye bir şey ortaya attı. Kickl bunu umursamayıp yorum yapmayınca 'Kendisiyle öpüşen ben miydim yoksa kız kardeşim miydi emin değilim' diyerek konuyu tekrar gündeme getirdi. Avusturya siyaseti Türkiye'deki dizileri ve Türkiye'deki menajer polemiklerini aratmayacak ölçüde renkli de olabiliyor tabii.”
Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bugün meselenin sıkıştığı yer Rojava. YPG'ye, Kürt aktörlerine bir alan açılması ve bunu Türkiye’nin kabul etmesi esas mesele. Ama işte bu hususta işler gergin. Hakan Fidan, Türkiye'nin PKK oradan çekilmedikçe Amerika'ya rağmen müdahaleye kararlı olduğunu söylüyor. Amerika ve Türkiye arasında görüşmeler, pazarlıklar devam ediyor. Özetle işin açılış kısmındayız hala ve bir belirsizlik sürüyor.