Birinci soru: Hulusi Akar darbe girişiminden üç gün sonra, 18 Temmuz 2016’da tanık olarak verdiği ifadede darbe günü akşam saatlerinde Hakan Fidan’la karargâhta buluştuğundan hiç söz etmemişti. Neden?
Hepimizin iyi bildiği gibi; darbe, demokrasisi gelişmiş ülkelerde değil, demokrasiyle despotizm arasında sıkışıp kalmış ülkelerde ortaya çıkan bir olgu. Ordusu, polisi, yargısı siyasallaşmış ülkelerde, yani özürlü demokrasilerde, darbeciler her zaman daha avantajlılar.
Aslında insanların bir kısmı ölümün bir son ve yok oluş olduğuna inanır, yoklukta elem ve ızdırap olmayacağından belki bu korku daha kolay atlatılabilir. Nefis(ruh) bedenle birlikte yok olup gidecekse dünyadaki nesnelerden, nesnel hayattan ayrılmanın acısı dışında bir travma olmayacağı varsayılıyor. Bu yapılan her şeyin insanın yanına kâr kalacağı sonucunu mu doğurur tartışmak lazım.
Muhtemelen olan biten her şey kayıtlara “iş kazası” diye geçecek ve konunun üstü bir biçimde örtülecekti. Fakat, gidişatı kamyondaki ikinci patlama değiştirdi. Bu kez de ciddi can kayıpları ve yaralanmalar yaşanınca, Süleyman Soylu “Fabrika kapanacak” dedi.