Nasıl affedeceğiz? Ahlaki onarımı nasıl yapacak ve yüreği yanmışların yüreğine nasıl su serpeceğiz? İçimizden yürüyen bir kezzap gibi bizi dağlayan, bazen bizi hayatta tutan, bazen de bugünle barışmamızı engelleyen o hınç duygusunu nasıl iyileştireceğiz? İşkence, sürgün ve köleleştirmeyle sessizleştirilen, boyun eğdirilen insanları nasıl yeniden tarihin tanık sandalyesine oturtabilecek ve onlara nasıl olup da konuşabilmeleri için bir ümit veya bir ses verebileceğiz? Keşke bir cevabım olsaydı.
Başbakan Davutoğlu, son zamanlarda bu tehlikenin farkına vardı ve “Biz Kürtlere değil PYD’ye karşıyız” demeye başladı. Ancak karşıtlık o kadar yüksek bir perdeden yapıldı ki, yerleşen bu düşünceyi değiştirmek güç. İşin özü şu: PYD’yi mutlak kötülük sembolü olarak davranmak, içte de dışta da Türkiye’nin hayrına değil. Tez elden bundan vazgeçilmeli.
DAEŞ'e karşı savaşma gerekçesi ile Suriye'yi bombalayan Rusya'nın DAEŞ'le bağlantısı konusunda bugüne kadar çıkan en somut bulgulardan biri oldu bu haber.
Devletin atması gereken ilk adım, artık bu insanların önemli bir bölümünün dönecek ülkesi kalmadığı realitesinden hareketle, onlara vatandaşlık ve çalışma hakkı tanımak olmalı.