Uruguay’lı gazeteci yazar Eduardo Galeano İspanyolca “dictadura” ile “democracia” sözcüklerinden “demokrasi görünümlü diktatörlük” rejimini betimlemek için türetmiş. Bunları anlatmamın nedeni, 7 Haziran seçimlerini “demokrasinin zaferi” olarak alkışlayan uluslararası medyanın, izleyen beş aylık dönemde diktatörlüğe dönüştürdükleri rejimimizi 1 Kasım seçimlerinin ardından “demokratörlük” veya “diktokrasi” olarak tanımlamaya başlamaları.
Geçen Cumartesi (7 Kasım) Hürriyet’ten arayıp “Atatürk Türkiye için ne ifade ediyor?” konulu bir görüş veya demeç istediler. Yazdım bozdum, yazdım bozdum; kısaltabileceğim kadar kısaltıp yolladım. Sabah sabah internetten baktım, göremedim. Ne oldu bilmiyorum. Her neyse. İlk paragraf aynı olmak kaydıyla, devamının çok daha uzun hali aşağıda yer alıyor.
Çözüm süreci boyunca izlenen politikalara baktığımızda, Türk tarafının “hakim ulus” paradigmasından tamamen uzaklaştığını; yeni rejimin inşasında kendi inisiyatifini zorlayacak bir iktidar alanı tanımaya çok gönüllü olduğunu söyleyemeyiz.
CHP'nin yeni bir enerjiye ihtiyacının olduğu ortada. Genç, dinamik, değişim ruhunu toplumda hissettirebilecek, insanlardaki değişimci enerjileri açığa çıkartabilecek bir lider ise gökten zembille inmiyor.