Biz kabaca her şeyi ikiye ayırıyoruz, iyiler ve kötüler. Her zaman kendimizi iyinin yanında konuşlandırıyor ve bunu yaptığımız anda karşımızdakini yeknesak bir kötünün içine yerleştiriyoruz. Yeşilçam sineması bunun erbabı bir bakıma: iyiler melek gibiyken, kötüler sürekli kahkaha atıp kötülüklerini bir saniye olsun ara vermeden üzerlerinde taşıyan kişiler.
Haziran seçimi şu basit gerçeği herhalde AKP’lilere öğretmiştir: Vasat bir parti olarak kalırlarsa oyları bir süre daha 35-40 arasına sıkışır, sonrasında ise büyük ihtimalle daha da düşer. Ama eğer kendisini yenileyebilir ve toplumun farklılıklarını kuşatarak yeniden gerçekçi ve inandırıcı bir gelecek tasavvuru üretebilirse ilk hamlede 45-50, sonrasında ise belki 55’in de üzerine çıkabilir.
Bu saldırıyı kimse “olağan” karşılamamıştır herhalde. Fakat büyük şaşkınlık yarattığını da pek söyleyemeyiz. Siyaset ve medya el ele, ağır çatışma, suçlama ve tehdit dilinin çıtasını yükseltmekle meşguller. Bu konuda iktidar ve muhalefetin, kendi içlerinde nüanslar taşısalar da aynı mecrada yürüdüklerini, nesnelliği zerre kadar sorun eden her gözlemci teslim edecektir.
ABD ve Batı şaşkın. Artık Rusya daha inisiyatifli hareket ederek bölgeye yığınak yapıyor. Irak ve İran'daki yönetimlerin de desteği bu yönde. Onlara Lübnan Hizbullah'ı da eklenince tablo belirginleşiyor.
HDP'nin seçim bildirgesinin ciddiye alınacak bir yanı yok. Kaldı ki, kendilerinin bile seçim bildirgesini açıklarken içten içe seçmenlerle alay ettiklerini, dalga geçtiklerini düşünüyorum.