Not until the 1970s would U.S. academics emerge who were writing on Turkey or Turkish-U.S. issues without any official ties. Even today, when the Turkish Republic does attract attention in the U.S. media, the commentary is abysmal, poorly informed or indeed disinformed, and often bigoted.
Türkiye’de örgütlü bir yapı hakkında MİT, Emniyet ya da Genelkurmay istihbaratın elinde bilgi olması değil olmaması tuhaf olurdu. Esas soru şu: Peki bu istihbaratlarla ne olmuş, ne yapılmış, bu istihbaratlar bir soruşturmaya dönmüş, bir suç tespit edilmiş mi? Ya da MİT ve Genelkurmay Emniyet’e Tahşiye soruşturmasını açması için istihbarat vermiş mi?
2002’de siyasal alana sıçrayan derin bir sosyolojik / kültürel / ekonomik değişim sürecinden geçiyoruz. Bu kısa tarihin bize öğrettiği şey, değişimi geri çevirmeye çalışmanın da; çatışmayı esas alarak tek bir sosyolojik özne ve siyasi aktör üzerinden ilerletmenin de mümkün olmadığıdır.
PKK anlamında özyönetimin içerdiği sorunlara bir bakalım. “Müzahir” partilerin çoğunluk oylarını aldığı şehirlerde tüm yönetim PKK’ye geçecek; gerilla güçleri gelip orada “asayiş” olacak; bu özyönetimlerin kendi hukuku olacak -- ama onun dışında her şey aynı kalacak. İsteyen Türkiye’nin her yerine gidecek, çalışacak; muhtemelen şimdilik Suriye’de hâlâ olduğu gibi memurların maaşları ve tarıma yapılan transferler de merkezden gelecek -- gelecek ama T.C. devletinin bu bölgelerde garnizon adacıklar dışında hiçbir egemenlik hakkı olmayacak.
Yakın tarihimizde askeri darbelerle pekişen devlet şiddetinin yarattığı psikolojik ortam; ne yazık ki, soldaki şiddetin yarattığı tahribatı ve gayrı meşruluğu sorgulamamızı zorlaştırıcı rol oynuyor.