Güzellik, gençlik, zenginlik ve tüketiciliği kutsuyoruz. Hayatlarımızı uzatacak ve ölümü geciktirecek ne varsa rağbet gösteriyoruz. Gençliğin ve cinsel cazibenin bilgelik ve olgunluğa galip gelmesi, yaşlılarımızın giderek daha fazla bakım evlerine terk edilmesine yol açıyor.
Kendilerine uygar diyen şimdiki zaman barbarları Ortadoğu’daki bütün birikimi yok ediyor, yağmalıyor ya da IŞİD eliyle kendilerine satılmasına zemin hazırlıyor. Suriye’de doğrudan ruhumuza kastedilmesinin örneklerinden biri, dünyanın incisi Halep’teki Emevi camisinin minaresi yıkılana kadar rejim askerleri tarafından ateşe tabi tutulması.
Türkiye İkinci Dünya Savaşının dışında kalmayı başardı ama şimdiki Ortadoğu Savaşının dışında kalmayı hiç tahmin etmiyorum ki başarabilsin. Olsa olsa, hangi amaçla, ne uğurda, kime karşı ve kiminle birlikte türünden ayırımlar yapılabilir. Enver Paşa tarzı maceracılıklar, “bir koy üç al” bezirgânlıkları, ya da Musul petrollerini kapıverme hırsı reddedilebilir. Dar mezhepsel (Şiilere karşı Sünniler gibi) cephelere katılmamaya; bu arada Kürtleri asla düşman almamaya özen gösterilebilir. Öte yandan, daha evrensel ve kapsayıcı bazı dâvâ ve cephelere katılmak kaçınılmaz olacaktır.
Kamuoyu HDP’lilerin bu ‘oynak’ söylemine alıştı. Nitekim bu tutarsız söylem sadece savaş hallerinde ortaya çıkmıyor. HDP’nin barış söylemi de aynı dertten muzdarip.
Cumhurbaşkanı’na nasıl oturup kalkacağını, nasıl konuşacağını, nerede susacağını dikte etmek kibirli bir davranış. Halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanına, en azından veya hiç olmazsa nasıl konuşacağı hususunda bir dayatmada bulunulmamalı.