George Miller 30 yıl ara verdiği serinin son filmine, verdiği ara boyunca edindiği düşünsel kazanımları, bazen en yüzeyde, bazen ise daha gerilerde kurduğu bir simgesel örgüyle, eklemiş görünüyor. Ve bu örgü hep aynı şeye işaret ediyor; Yaşam=Kadın.
Gözümüzün önünde, Erdoğan’a yönelik bir nefret söylemi durmaksızın akıyor. Yazılar, konuşmalar, tweet’ler, karikatürler. Bulanık, çamurlu bir sel suyu. Laik-ulusalcıların ikide bir girip yıkandığı bir Ganj veya İndus.
14 Mayıs 1950 seçimleri, 16 Şubat 1950’de bu seçim için kurulan Yüksek Seçim Kurulu’nun da ilk sınavı oldu. Türkiye’de demokrasi 14 Mayıs 1950’den sonra çok yaralar aldı. Ama Türkiye, 65 yıldır demokrasi için bir şeyi çok iyi yapıyor: Seçim...
Öncelikle bizdeki durum ile karşılaştırıldığında Bask’ın çok hayati bir farklılığı var: Ekonomik ve sosyal açıdan İspanya’nın en gelişmiş bölgesinden söz ediyoruz. Sıkıntılı olan tek konu Bask dilinin kullanılması ama orada da engelleyici olan merkezi hükümet değil, bu dilin modern Batı dünyasında bir karşılığının olmaması.
Komplo kurbanı olmasına karşın Baykal'ın sesini hâlâ çıkaramaması, adeta ölüm sessizliğine bürünmesi siyasi hayatımız için ibretliktir. Apo'ya da aynı şekilde kaset şantajı yapıldı; Ulusal Kanal, 7 Şubat 2014'te Öcalan'ın sorgu kasetini yayımladı. Apo'ya bu kasetle acaba nasıl bir mesaj verildi?