Dünyada Afganlardan sonra, Afganlar için dayak yiyen ilk insanım ben. Polis şefleri beni Sovyetlerin Afganistan’ı işgali yüzünden döverken, ben Afganistan’ın adını bile duymamış 19 yaşında Batmanlı bir sosyalistim. O hınçla Afganistan üzerine okumaya başladım. İkinci kez dayak yemiş gibi oldum. Birbirlerinin yemeklerine zehir katan, birbirlerini yastıkla boğan Afgan Komünistlerini, işgalsiz, darbesiz bir dünya için mücadele ederken Sovyetlerin darbesini, işgalini okudukça hayallerim de yıkıldı.
Avustralya’da pandeminin başından bu yana, belirli aralıklarla 200 günümüzü karantinada geçirmişiz. Ancak bu kez karantina yetmiyor anlaşılan. “Ülkede 0 Covid-19 vaka” politikası, delta varyantına yenildi. Bugün de 65 yeni vaka açıklandı. Türkiye’deki arkadaşlarım bu vaka sayılarının nezle ile karıştırıldığını ileri sürse de, burada protestolar başlamış durumda. Ülkece tedirginiz! Ülkedeki diğer gündem ise Afganistan. 3000 Afganlı Avustralya’ya getirilecek. Sayının artırılması için baskı var.
Bir şeye henüz kimse değer biçmemişken değer verebilmek hayli zor bir iştir. Editör bunu yapar; değer görür, değer biçer ve bunun teslim edilmesini ister. İçinden bir his bunu söylemektedir. Kimi zaman, yazarın dahi farkında olmadığı bir histir bu ve çok değerlidir. Bu his, saklı bir değerin kendi yolunu bulup açığa çıkması için engelleri kaldıran şeydir.
Kaptan Nemo’nun romandaki tıpkı karakteriyle bir kıyı kasabasının zeki, bilge balıkçısı “Özgür Kaptan”, o kasabadan feci bunalan Madam Bovary’nin göçmen “Bayan Arya”, Fyodor Karamazov’un sonradan görme Ferdi Ağa, Goethe’nin Mephistopheles’inin ağayla işbirliği yaparak kasabaya gelen devletlû işadamı “Mâlik Bey” olduğu bir roman düşünün.
Haffner, Nazilere karşı koyacak takati olmayan Almanların kendilerini rahatlatmak için üç yola başvurduğunu söyler: Birincisi, kendini kandırmadır; Nazilerin acemi oldukları, yönetim işini beceremeyecekleridir… İkincisi hayata küsmedir; elini ayağını yaşamdan çekmek, sonsuza kadar pes etmektir… Üçüncüsü ise geri çekilmektir; gerçeği görmek ama ona saldırmak yerine ona sırtını dönmektir.