Ahmet Vehbi’nin İstanbul notlarında bu hafta: Halkın kaldırımını işgaliye karşılığı mekânlara satan belediyeler, yeni hayvan yasası sonrası yapılması gerekenler, toplu taşımada popülizmin zararları, 24:00’ten sonra müzik yasağının kapalı mekânlar için saçmalığı ve artık bitmesi gereken havai fişek terörü.
Batı’nın geçmiş ırkçılık-ulusçuluk günahlarını “İşte Batı bu” diye manşetlere çekenler, orada olup da burada olmayana, yani onların kendi günahlarıyla yüzleşme cesaretine bir sütunu bile çok görüyor. Bu ikiyüzlülüğün yeni vesilesi, Kanada’da, 1890-1970 arasında ‘medenileştirilmek’ üzere ailelerinden kopartılıp Kilise okullarında eğitilen yerli çocukların cesetlerinin fışkırmaya başladığı kilise bahçeleri.
Galatasaray Kulübü bu konuda diğer spor kulüplerini de tavır almaya çağırdı. İki olayda da Türkiye’nin demokrasi çıtası testten geçti. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi, çıtayı aşağı çekerken, GS Kulübü'nün LGBT’ye destek veren milli futbolcu Taylan Antalyalı’ya sahip çıkması, Türkiye’nin farklı yüzünü gösterdi.
HDP’nin önde gelenleri, Millet İttifakı’nın HDP oylarını bir nevi “çantada keklik” gören yaklaşımına sert bir dille tepki gösteriyorlar. Kendileri ile diyaloga girmeyen, en zor anlarında demokratik siyaseti savunmak adına olsa bile kendileri ile dayanışma göstermeyen bir muhalefete arka çıkmalarının beklenmemesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Kim demiş erkekler sahne sanatını sevmez diye! İşte böyle sulandırıp biraz da vahşileştirince bal gibi oluyor! (…) Futbol mücadelesi bitmek tükenmek bilmeden devam ediyor, nesiller çürüyor toprak oluyor ama takımlar baki kalıyor. George Orwell'ın dediği gibi 'Spor ateşkesi olmayan bir savaştır.’ Burgazada’daki bahçemde yumurtadan yeni çıkan, anası ölmüş martı yavrusu ciyaklıyor, ben kaçar! Akşama maç var!