Hayat çok hızlı akıyor sevgili okuyucular… İnsan durup yaşananı sindirme zamanı bulamıyor. Bu açıdan medyanın çok önemli bir işlevi var ve ne mutlu ki Serbestiyet kendisine düşeni hakkıyla yapmaktan geri adım atmıyor.
Hafta içi Cumhurbaşkanımız çok önemli bir televizyon söyleşisi gerçekleştirdi. Televizyon kanalını bu özel olay için hazırlattı, kendisine soru soracak gazetecileri ayarladı, hangi soruları nasıl soracaklarını İletişim Başkanlığı üzerinden kendilerine iletti ve sonuçta tarihe geçecek bir görüşme oldu. Ben de hemen herkes gibi kayda alıp arşivimin baş köşesine koydum.
Serbestiyet bu önemli olayı birçok video haberle perçinledi. Bunlardan biri soru soran gazetecilerin nasıl Cumhurbaşkanına ‘asist’ yaptığını, yani altlık sunduğunu tespit ediyordu. Umarız gözden kaçmamıştır ve İletişim Başkanlığımız yakında bu gazetecileri daha da önemli görevlerle taltif eder.
Diğer videolar ise bilim tarihine geçmesi gereken enstantaneler olarak değer kazandı. Apaçık şekilde üst aklın tertiplediği yangınların tahribatıyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanımız yanan hayvanların telafisi noktasında yerli ve milli hayvancılığın bilimsel kategorilerinin altını çizdi. Buna göre bizde hayvanlar üçe ayrılıyor: Büyükbaşlar, koyunlar ve beyaz etler. Yeni Milli Eğitim Bakanı’nın biyoloji ders kitaplarını bu yeni bilgi ışığında düzenlemesi ve eğitim yılına yetiştirmesi gerekir.
Ancak Cumhurbaşkanımızın bilime katkısı bununla sınırla değildi. Serbestiyet videosunda (defalarca) izlediğimiz üzere hakiki bir liderin geleceği nasıl da bildiğini gördük. Cumhurbaşkanı ‘enflasyon artık yükselmeyecek ve Ağustos ayında bugünkünden çok çok daha aşağı olacak’ dedi ve nitekim öyle de oldu.
Bu arada ‘gerekli yerlere sinyalleri vermiş oluyorum’ diyerek de bilimsel gerçeklere aykırı hareket eden Merkez Bankası Başkanı’nı uyardı. Çünkü bilim açık… Faiz yükselirse enflasyon yükselir, düşerse enflasyon düşer. Bazıları bu ancak ‘diğer her şey sabit kalırsa’ olabilir diye münafıklık ediyor ama yaş tahtaya basıyorlar. Çünkü zaten lider bunu sağlıyor! ‘Diğer her şey sabit kalsın deyince’ öyle de oluyor.
Burada biraz derinleşelim… Mesele ‘lider mi piyasaya uyacak, yoksa piyasa mı lidere uyacak’ meselesidir. Birkaç yüzyılda bir gelen organik lideri yakalamışsanız cevap apaçık… Peki demokrasi noktasında da cevap apaçık değil mi?
Memlekette demokrasi var diye şişinip gezinenler var. Yani hükümet dört yılda bir seçim yapmak zorunda bırakılıyor. Haliyle seçimi kazanmak zorunda ve bu da vatandaşın beğendiği hizmetleri yaparak oluyor. Peki vatandaşın beklediği en önemli hizmet ne? Bir şekilde cebine para girmesi! İktidar buna uğraşacak, topladığı ve bastığı parayı dağıtacak ki yine kazansın. Ne kadar çok dağıtırsa o kadar iyi hizmet olur.
Birtakım uyanıklar ‘hükümet niye orman yangınına karşı uçak ve ilgili söndürme malzemesi almamış?’ diye nifak sokuyor. Para asıl yangına, depreme, su baskınına karşı tedbir için harcanmalı imiş.
İyi de ya o dört yıl içinde orman yanmaz, deprem veya sel olmazsa? Para boşa gitmiş olur ve iktidar tekrar seçilemez! Peki çare ne? Üç yol var…
Birinci yol, PKK ile anlaşacaksınız ormanları yakacak, CIA ile anlaşacaksınız deprem ve sel yaratacak. Yani vatana ihanet! Peki yerli ve milli iktidar buna eyvallah der mi? Demez!
İkinci yol, liderin doğaya emir vererek bir felaket yaratmasıdır ama bunu da geçiyorum, çünkü hiçbir lider kendisini unutturacak ölçekte büyük bir felakete önayak olmak istemez.
Gelelim üçüncü yola… Vatanı satmamanın, lideri gölgelememenin, hem de doğayı ve şehirleri korumanın yolu ne olabilir? İşte üçüncü yol tam da bunu sağlıyor. Gözlerinizi kapatın ve birlikte bir ütopya hayal edelim… Demokrasi değilmişiz, dört yılda bir seçim yokmuş, iktidar seçilmek için vatandaşın cebine para koymak zorunda değilmiş, böylece bütün parasını yangına, depreme, sele karşı tedbir için kullanıyormuş…
Hayal işte… Olacağı yok ama kim bilir? Bilim bize aklın yolunu gösteriyor ve öyle bir tarihsel dönemdeyiz ki biyolojiden ekonomiye, oradan siyasete bilim bizzat bizler tarafından yeniden belirleniyor. Evet, kim bilir… Bir bakmışız olmuş bile!