spot_img
Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKılıçdaroğlu siyasete neler kattı, nasıl bir profil çizdi?

Kılıçdaroğlu siyasete neler kattı, nasıl bir profil çizdi?

Parti içindeki ulusalcı eğilim, Kılıçdaroğlu’nun izlediği geniş cephe stratejisinden memnun değil. Seçimi kazanma umudu nedeniyle seslerini yükseltmemişlerdi. 14-28 Mayıs sonrası tepkilerini artırdılar. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun başkanlık seçimindeki yenilgisinin nedenlerinden biri, parti içindeki ulusalcıların karşıt tutumuydu.

CHP, örgüt olarak, 38. Kurultay’dan, umulanın aksine güçlenerek çıktı. Böyle olacağı pek beklenmiyordu. Ağır bir seçim kaybı travmasının ardından heyecanlı bir Kurultay’la karşılaşmak sürprizdi. Açık ve kitle önünde yürütülen tartışmalar, diğer partilere örnek oluşturan bir düzeydeydi. Kurultay’da yarışan iki taraf arasında ideolojik olarak ve siyaseten nasıl bir farklılık olduğunu anlamak ise kolay değildi.

Ancak şunu biliyoruz: Parti içindeki ulusalcı eğilim, Kılıçdaroğlu’nun izlediği geniş cephe stratejisinden memnun değil. Seçimi kazanma umudu nedeniyle seslerini yükseltmemişlerdi. 14-28 Mayıs sonrası tepkilerini artırdılar. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun başkanlık seçimindeki yenilgisinin nedenlerinden biri, parti içindeki ulusalcıların karşıt tutumuydu.

Nereden nereye

15 yıl önce, 26 Şubat 2008’de, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Grup Başkanvekilleri Kemal Anadol, Hakkı Süha Okay’la birlikte CHP adına üniversitelerde başörtüsü yasağına serbestlik getiren 5735 sayılı kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Parti adına dilekçeyi götüren ekibin içinde Grup Başkanvekili olarak yer alanlardan biri de Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. O zaman başka türlüsü düşünülmezdi bile.

Sol gelenek ve laik çevreler başörtüsü yasağı konusunda sert bir tavır aldı. Sonrasını gördük. 28 Şubat döneminde AK Parti’ye ve Fazilet Partisi’ne açılan kapatma davaları, ileri gelen isimlerinin tutuklanması ve siyaset dışına itilmeye zorlanması, yakın tarihimizin gerçeği olarak hafızalarda tazeliğini koruyor.

15 yıl önce başörtüsüne karşı yasakçı tutum benimseyen Kılıçdaroğlu, adım adım değişti. Kurucu partinin başındaydı ama o da bir “öteki”ydi. “Alevi” kimliği onun bir merkez partisinin başına geçmiş olmasına rağmen “öteki” olmaktan kurtulamadığına işaret ediyordu. CHP içinde ötekilere kucak açan bir çizgiyi savunmak demir leblebi yemek gibiydi. Parti’nin temeli “Türküm, doğruyum, çalışkanım” şiarıyla atılmış sonuçta.

2019 yerel seçimlerinde “geniş cephe stratejisi” oluşturmak amacıyla harekete geçerek, diğer muhalefet partileriyle seçim işbirliğine yöneldi. 13 büyükşehir belediyesi kazanıldı. Bundan doğan cesaretle, 2023 Genel Seçimleri’nde de 6’lı masaya giden yol hazırlandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, bu uzun genel başkanlık yıllarında eleştirilerden ders çıkarmasını bildi. Partiyi, adım adım, hak-hukuk-adalet diyen, demokrasi arayışını güçlendiren bir yola soktu. Dış politikanın militarize edilmesine karşı çıktı. Ölüm tehditleri ve linç edilme girişimleriyle yüz yüze geldi.

Siyasette uzlaşma konusunda somut adımlar atarak hem kendisi ittifaklara girdi hem karşı tarafı uzlaşmaya zorladı. Zorluklar karşısında soğukkanlılığını yitirmedi. Hepsinin üstesinden gelmeyi başardı. Ancak toplumun çoğunluğu ikna olmamıştı. CHP’ye ve ülkemiz siyasetine önemli katkılarda bulundu. Türkiye’nin demokrasi yolculuğunun etkin figürlerinden birisi olarak önemli bir rol oynadı.

- Advertisment -