Ana SayfaANALİZLERMinsk sokaklarında bir sarhoşun tanıdık hikâyesi…

Minsk sokaklarında bir sarhoşun tanıdık hikâyesi…

Sıkı bir muhalifken, Lukaşenko’nun konuşmalarında gözyaşlarına boğulan en sadık kurmaylarından biri haline gelmiş Igor Marzalyuk, halkın seçim sonuçlarını protesto için sokaklara döküldüğü sırada çekilen bir videoda ayakta duramayacak halde metronun yolunu ararken göründü. O video muhaliflere “bir devir kapanıyor” cesareti verdi.

Reddit her ne kadar akıl almaz komplo teorilerinin, dezenformasyonların kaynağı olsa da, orada dahi paylaşılan bir video ilginç hikâyelere kapı açabiliyor.

Belarus protestolarıyla ilgili yüzlerce görselin döndüğü alt forumda bir video dikkat çekiyor. Twitter’a da düşen bu görüntülerde, sendeleyerek yürüyen bir adam kameralardan kaçarak önünü görmeye çalışıyor. Paylaşımın altında “Lukaşenko’nun köpeğine bak sen”, “ağlak bebe” gibi yorumlar hızla çoğalıyor.

Videodaki şahıs aslında bir tarihçi ve milletvekili: Igor Marzalyuk. Sadece bir parlamento üyesi değil, Lukaşenko vesayetinin ideolojik mimarlarından, muhaliflere göre ise başkanın “en sadık köpeklerinden” biriydi.

Belarusluluk kimliğinin doruklarda yaşandığı Mahilyou beldesinde doğmuştu. Sovyetler’i gören son nesile mensup, Rus hakimiyetine karşı çıkan bir genç olarak büyümüştü. Gorbaçov’un Perestroyka döneminin zirvesinde o da muhalifliğinin zirvesini yaşıyordu.

Akademide geçen onca yıldan sonra kamuoyunun onunla tanışmasına 2009’da yazdığı bir kitap vesile oluyor. Kitabında Belarus tarihindeki ve siyasetindeki milliyetçi unsurları eleştirel bir şekilde ele alan Marzalyuk, o zamanki (Lukaşenko’yu hedef alamasa da) Rus etkisinde kalmış iktidar siyasetçilerini de eleştirmiş.

Rusyasız bir Slav birliği hayalleri kuran Marzalyuk, Moskova’nın baskılarından kurtulmanın şart olduğunu söylediği 2010’daki bir konferansta Türk medyasının çok sevdiği Alexander Dugin’le çok sert bir münakaşaya girişmiş.

Dugin “Rus dünyasındaki” ülkelerin Moskova merkezli bir birlik içerisinde olmasını savunurken, Marzalyuk bölgede çok kutupluluğu, Kiev’i ve Minsk’i savunmuş.

Bağımsızlık vurguları, heyecanlı konuşmaları, ‘Rus emperyalistlerine’ ve Lukaşenko’dan pek de hoşlanmayan Belarus milliyetçilerine kafa tutmasıyla, Lukaşenko’nun dikkatini çekmesi zor olmamış.

2012’de girdiği parlamentodaki ilk yıllarında herkesi topa tutan, memnuniyetsiz, cesur konuşmalarıyla kendini kabul ettirmiş. Rusçanın hakim dil olduğu mecliste ısrarla Belarusça konuşmuş. Rusya’nın Kırım’ı ilhakına Lukaşenko bile destek verirken, Marzalyuk “korkunç bir şey, doğu Slav topraklarının ruhunu bir günde öldürdüler” diyerek karşı çıkmış.

Ne var ki, Lukaşenko’nun prenslerinden biri haline geldikçe muhalif kişiliğinin ve parlak fikirlerinin yerini; tam bağımsızlık, şahlanış, diriliş vurguları, dış güçler ve tabii muhalefeti kötüleme almış. Yaşadığı değişimi Belarus merkezli bir Avrupa radyosuna şöyle anlatmış:

“Avrupai fikirlerim artık geçmişte kaldı. Viktorya İngilteresini tercih ederim artık. Koloniciliklerini değil, en azından Avrupa’dan daha dürüst bir konumdalardı. Avrupa en kötü haliyle sosyalizm bataklığına saplanmış durumda. Tüm problemleri de bundan.”

Eskiden eleştiri oklarının hedefindeki hükümet üyelerinin yerini de son yıllarda yurtdışında kümelenen muhalefet almış:

“Bizdeki çakma muhalefetin trajedisi şu: yalandan da olsa bir memnuniyetsizlik bile uyandıramıyorlar toplumda. Halkla bağ kuramıyorlar çünkü.”

Dünyadaki örneklerinin aksine atılgan ve özgüvenli bir kişilik Marzalyuk. 2017’de vergi düzenlemesine karşı sokakları dolduran Belaruslu protestocuların arasında ya da yabancı medyada liderinin tezlerini savunacak kadar Lukaşenkolu Belarus’a inanıyor.

Marzalyuk 2017’de Lkaşenko karşıtı protestolarda megafonla eylemcilere sesleniyor

.Kendisinin alaya alınmasına yol açan çok sayıda görüntü verdi. Mesela Belarus liderinin parlamentodaki konuşması sırasında katıla katıla ağladığı görüntülerle uzun süre dalga geçildi:

Bir başka görüntüde, olmayan tren yolunun kırmızı kurdeleyle açılışını yapması da ‘meme’ ve ‘caps’lere konu olmuştu:

Yıllar Lukaşenko’nun gücünden götürdüğü gibi Marzalyuk’un ideallerinden de geriye pek bir şey bırakmadı.

Bir zamanlar Moskova’nın en büyük muhalifleri arasında sayılsa da, Rusya ve Belarus arasındaki birleşme görüşmelerinde en önemli aktör olarak onun adı öne çıktı.

2020 seçimleri yaklaştıkça rejimin şiddetiyle paralel bir şekilde onun da üslubu sertleşti.

Seçimlerde muhaliflerin ortak adayı Tikhanovskaya’yı önde gösteren bir Euronews anketi için şöyle dedi:

“Belarusluların büyük bir çoğunluğu, refah ve sükûneti, ülkenin istikrarını ve güçlenmesini isteyen mantıklı insanlardan oluşuyor. Bu hayali anketi nereden aldınız?

“Liderimiz Lukaşenko, bu ülkenin satılık olmadığını açıkça ortaya koyacak, bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi güçlendirmemiz konusunda bize yol gösterecek.”

Toplamda 4 adayın tutuklandığı ya da ülkeden kaçmak zorunda kaldığı 9 Ağustos seçimleri, Svetlana Tikhanovskaya ve iki kadın yoldaşının iddialı bir şekilde sahneye çıkmasıyla dünyanın dikkatini Minsk’e çevirirken, Marzalyuk endişesini hükümetin kontrolündeki televizyonlarda yaptığı yorumlarda belli etmiş:

“9 Ağustos’ta, abartmıyorum, Belarus’un bağımsızlığı, egemenliği ve öz iradesi oylanacaktır. Bu seçimler hiç olmadığı kadar dış güçlerin baskısı altında gerçekleşecek.”

Endişelerinde haklı çıktı

Seçim gecesi bir daha eve dönmemek üzere sokağa inen muhalefetin ateşi her yeri sarmış, işçilerin, kadınların, öğrencilerin, memurların sırtını dönüp “defol git” dediği Lukaşenko’nun iktidarı için geri sayım çoktan başlamıştı.

O ise Twitter, Facebook, Instagram ve Reddit’te dolaşan yüzlerce protesto, yürüyüş ve çatışma videolarının arasında kaybolan bir kayıtta, metronun yolunu bulmaya çalışırken görüntülendi.

Baş döndürücü bir kariyerin ‘sonunda’, Minsk sokaklarında ayakta duramayan hali, muhaliflere en çok moral veren görüntülerden biri oldu, “bir devir kapanıyor” hissini kuvvetlendirdi.

- Advertisment -