Cumhurbaşkanı, Hatay’da katıldığı 130 bin konutun teslim ve kura çekimi töreninde iç cepheyi güçlendirme ve terörsüz Türkiye mesajları verdi: “Ülkemizde olan tüm araçları, bütün imkanları kullanarak terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, huzurun, demokrasinin ve kardeşliğin egemen olduğu bir Türkiye'yi mutlaka inşa edeceğiz. Hedeflerine ulaşamayacaklar, iç cephemizi sarsamayacaklar, ezeli ve ebedi kardeşliğimize nifak tohumları ekemeyecekler.”
CHP lideri Özgür Özel: “Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısı destekleyebileceğim bir talep. Ama niye Meclis’e geliyor? Şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız işler yapmamamız lazım. Abdullah Öcalan çözüme katkı sağlayacaksa, konuşacaksa ona bir sürü imkân verilir. Avukatları, akrabaları kanalıyla, teknik imkânlarla konuşma yayınlanabilir. Meclis kürsüsü, hele hele iyi konuşursa umut hakkından yararlanacak vesaire. Bu bir kere anayasal değil, hukuki değil. Silahların bırakılması için Öcalan dahil tüm aktörlerin konuşması ve çağrı yapmasına evet, ama Meclis kürsüsüne Öcalan'ın getirilmesi gibi bir önermeyi paylaşmıyorum.”
“Vardır bir hikmeti” diye başlayıp, ardısıra ‘hikmetinden sual ettirmeyen’ yaklaşımla, dinin apaçık ölçülerine aykırı herşeye kılıf bulup güya meşruiyet üretmek mümkündü. Biri Hızır’ın mevkiine yerleştirildiğinde, bütün bu itirazları susturup bütün o ölçüleri bypass etmenin yolu sonsuza kadar açılıyordu. Satır aralarındaki kodlarıyla bu mesajı taşıyan o yazı, büyüme adına bu cemaatin yaptığı ve yapacağı her türden usulsüzlüğü, ilahi ölçüler dahil ilkelerin çiğnendiği her türden durumu haklılaştırmanın yolunu döşüyordu
Devlet Bahçeli, Ziya Gökalp’in “Türklerle Kürtler bugün ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler” sözünü hatırlatarak konuştu: “Türk ile Kürtlerin birbirini sevmesi, hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen Türk, Türk değildir; Türkleri sevmeyen Kürt, Kürt değildir.”