İspanyol televizyonlarında son dönemde iki baskın “gündem” var:
1)Pandemi, aşı, ölümler (ve bu alandaki yolsuzluklar/sabotajlar)
2)Eğlence, magazin, dedikodu…
İspanya’daki sağlık sisteminde ve hastanelerde dönen tuhaf olayların çapı bu yazıyı aşar… İspanyol muhalefeti, Madrid’de yeni yapılan Pandemi hastanesinde sabotaj vakalarının gerçekleştiğini iddia ediyor. İktidar ise bunları reddediyor. Bu ağır konuları şimdilik geçerek, hayatın eğlenceli kısmına bakalım…
Telecinco
İspanya’nın en köklü ve popüler özel TV kanallarından biri, Telecinco. Bu kanal, haber bültenleri ve diziler de içermekle birlikte esas olarak magazinde uzmanlaşmış bir kanal. İspanya’da magazin Telecinco’dan sorulur. Telecinco’ya “Telecirco” diyerek onu bir sirke benzetenler de vardır. Telecinco’yu yaklaşık 20 yıldır takip etmekteyim.
Telecinco’nun magazinel içeriklerinin belki yarıdan fazlasını, uzun yıllardır, Pantoja-Rivera ailesinin (veya “ailelerinin” diyelim) macera, kavga ve entrikaları oluşturuyor. Son günlerde bu kanalda Kerem Bursin ve Hande Erçel’in oynadığı “Sen Çal Kapımı” dizisiyle (Telecinco’da “Love in The Air” ismiyle yayınlanıyor) karşılaşınca, “Zeki Müren de bizi görüyor” duygusuna kapıldım. Dizi, büyük ilgi toplayarak devam ediyor.
Sen Çal Kapımı’yı prime time’de yayınlayan Telecinco kanalının, diğer “ekmek kapısı” olan Pantoja-Rivera ailesini mercek altına almaya devam edelim…
Efsane Boğa Güreşçisi
İspanya’nın gelmiş geçmiş en ünlü ve en sevilen boğa güreşçilerinden Paquirri (Francisco Rivera Pérez) 24 Eylül 1984’te, 36 yaşında, Endülüs bölgesindeki Cordoba şehrinin yakınlarındaki bir kasabada, boğa güreşi sırasında, boğanın saldırıları sonucunda yaralandı ve hayatını kaybetti. İspanya yasa boğuldu. Paquirri, evli ve 3 çocuk babasıydı.
Paquirri’nin, öldüğündeki eşi Flamenko sanatçısı Isabel Pantoja’dan bir oğlu, önceki eşinden ise iki oğlu var. Aradan yıllar geçti. Oğullar büyüdü. Ve bu aile, Telecinco’nun bitmez tükenmez malzemesine dönüştü. Bir gün anne ve oğulun para kavgası, diğer gün psikolojisi bozuk bir kuzenin dramatik çırpınışları, gelinlerin bikinili pozları, miras entrikaları, evlatlıklar, mücevherler, bağırış-çağırışlar… Telecinco’nun bu konuları işleyiş şekli de kendine özgü bir pervasızlık ve ölçüsüzlük içeriyor… Özellikle para konusunu işleyiş şekilleri irkiltici bulunabilir.
Kanalın gece magazin kuşağının “Paquirri’nin Zehirli Mirası” adını taşıyan bölümleri, bu tırmanışın zirve noktası olarak görülebilir. Ciddi ciddi zehirli elma grafikleri gördük ekranda. Tabii aklınıza Müge Anlı programlarını andıran bir “aşırılık” gelmesin. İspanya’nın “aşırılık” ve “küstahlık” formatı çok farklı. Programların katılımcı ve yorumcu kitlesi de farklı. Katılımcılar genelde elit, şık, eğitimli sayılabilecek kişilerden oluşuyor. Ama bir o kadar da küstah, pervasız ve tabusuzlar…
Bu tarz, İspanya’daki muhafazakâr toplulukları rahatsız etse bile, bence eğlenceli ve özgün. Tabii şu tür çelişkiler de bu eğlencenin parçası: Ünlü Flamenkocu Isabel Pantoja, akşam/gece kuşağında paragöz ve entrikacı bir kadın olarak gösterilir. Hatta ünlü magazincilere adeta linç ettirilir. Ertesi gün aynı kanalın sabah kuşağındaki şarkı yarışmasında Pantoja bu kez hiçbir şey olmamış gibi jüri üyesi olarak karşımızdadır. Bir tür “gece tarifesi-gündüz tarifesi farkı”dır bu…
Avrupa’daki en çok konuşulan kadın Angela Merkel olsa da İspanya’daki en çok konuşulan kadın muhtemelen Isabel Pantoja’dır. Nam-ı-diğer La Pantoja… Sonuç olarak, İspanya idari olarak hala Avrupa’nın parçası olsa da (ve Avrupa Merkez Bankası’ndan, 300 milyar Avroluk borçlarının affını beklese de) ruhen farklı bir dünya…
Iglesias ama Julio Değil
İspanyol popüler kültüründeki bir diğer kilit aile, Iglesias ailesi. Iglesias deyince aklınıza efsanevi İspanyol şarkıcı Julio Iglesias gelebilir. Ancak Julio Iglesias son dönemde İspanyol televizyonlarında çok sık görülmüyor. Bir dönem yerini oğlu Enrique almıştı. Enrique de artık eskisi kadar popüler değil.
Başbakan Yardımcısının Çocuk Bakıcısı Krizi
Bu yıllarda ekranlarda başka bir Iglesias’ı, Pablo Iglesias’ı görüyoruz. Pablo’nun Julio Iglesias’la bir akrabalığı yok… İspanya’da iktidar ortağı olan Podemos’un lideri ve başbakan yardımcısı olan Pablo Iglesias ve bakanlık yapmakta olan eşi Irene Montero, İspanya’da son aylarda en sık gündeme gelen ve en çok polemiği yapılan çift.
42 yaşındaki Pablo ve 33 yaşındaki Irene’nin üç çocukları var. Son olarak, partilerinde danışman kadrosunda çalışan ve devletten yüksek de bir maaş alan bir kadını, çocuk bakıcısı olarak kullanmakla suçlanıyorlar. Podemos taraftarları ise bu suçlamayı reddediyor. Pablo ve Irene, başlarda, topluma eşitlikçi ve farklı bir aile örneği sunma iddiasındaydılar. Çocuk bakımını eşit paylaşmakla gururlanıyorlardı. Ama görüldüğü üzere iş tuhaf yerlere gitti.
Torpil mi Priz Mi?
İspanya’nın önemli bir gündemi de Covid aşılaması sırasında dönen torpiller… İspanyolca’da “torpilli” diye bir sözcük olmadığı için (“torpillados” gibi bir versiyon da yok, merak etmeyin) onlar “enchufados” diyorlar… “Enchufados”, kelimesi kelimesine çevirirsek, “prize takılı” anlamına geliyor. İspanya’da “birine torpil yapmak” yerine “birini prize takmak” deyimi kullanılıyor.
Prizli Aşılar
Aşıda öncelikli grupta olmadığı halde aşılananlardan da “vacunados enchufados” diye bahsediliyor. Yani “torpilli olarak aşılanmışlar” … Veya İspanyolcaya özgü ifadeyi kullanırsak, “prizli aşılanmışlar” … Bazı haber programlarında, “prizli aşılanan”ların partilere göre dağılımını içeren grafikler yayınlanıyor. Sağlık bakanı Salvador Illa’nın, bu torpil tartışması sonrasında istifa ettiğini de belirtelim…
Hem iktidar-muhalefet kutuplaşmasının hem de eğlence-dram-trajedi kutuplaşmasının had safhada olduğu “prizler” ülkesi İspanya’da, durumlar bu şekilde…